Ne zaman tutsaklık dense
Şiir yazmak gelir aklıma.
Nesir alışkanlığım vardır,
Sözcüklere dans ettiremem
Nazım değilim ki…
En çok da çocuklar düğümler boğazımı
Masum, ürkek, sorarsı bakışları…
Yutkunmak isterim, yutkunamam.
Nefesim daralır, sigaraya küfrederim.
Yargısız infazların cehennemidir içine tıkıldığımız,
Kimimiz içeride, kimimiz dışarıda
Ya da;
İçerdeki için dışarda, dışardaki için içerde.
Azrail kah savcı olur kah yargıç.
Melek gibidir savunma
Susma hakkı kullanmalıyız.
Reddi avukat, reddi savcı, reddi yargıç
ve kabulü sanıktır suçunu anlayamadıklarımız.
Kaderdir,
Allah'tandır diye çekmek var ki sineye
Cehennem’de Şeytan’a yer kalmamıştır.
Ne zaman olup bitenleri anlayamasam
İçimden şair olmak gelir.
Beni de anlayamasınlar, beni de çözemesinler isterim.
Mısralarımın ucunda durup durup uyak arasınlar
Teknik takip yapsınlar mesala…
Sözcüklerimin toprağında ezgi arasınlar
boşuna!
Ağır aksak saz semaisi diye uydursun birisi
Diğeri ne kadarını algıladıysa
O kadarını notalara döksün isterse…
Koskoca bir senfoni düzseler
Koğuş koğuş, hücre hücre
Ben nasılsa kalbimin sesini dinleyeceğim.
Beynimi süresiz tatile çıkaracak,
Tek satır bilim okumayacağım.
Ne zaman kah erkeğine, kah bebesine ağlayan kadın görsem
Şiirden nefret ederim.
Şairlere kağıtsız hapis verilsin diye
içimden geçiririm.
Duvarlara yazsınlar, dört duvara şiirlerini
Sıkıysa tabii..
Sonra bağırta bağırta okutsunlar
derim
Acının şiirini işkence diye kuşlara dinletelim.
Ne zaman mapushane şiiri duysam
Zebanilerin fazla mesai yaptığını
Bu nedenle içerinin sıcak olduğunu
düşünürüm.
Ve...
Dışarıda işsiz, avare gezerken
Yüzüme kıvılcım gibi kar taneleri batar.
Canım yanar, ürperir,
yine şiire tutunurum.
(10 Mart 2011, Biga)