Nefesler aynı anda hem alınıp hem verilirken tersine yürüyor yollar ve umulmadık bir handa açılıyor kandillerin kapısı. İşte nihayet duyuluyor dalgaların ele avuca sığmayan hırçın beyazı.
Aydınlık yüzüyle koşan masumların bahçesinden ses veriyor henüz kirlenmemiş mesut masallar.
Oh ! gök kubbeye değiyor başlarımız avuç içlerinden yükselen dualarla . Tam sonuna geldik derken sayfaların ömür yaprağına bir yenisi daha ekleniyor telli turnalı tepelerden.
Anadolu , tükenmez sevdaların cesur yurdu bir sen bir de biz kaldık bu ovada . Bir bardak çay bir fincan kahve ufacık da kalsa nazlı muhabbet.
Tam yutacakken karlı volkanların külü henüz yazılmamış dünleri terazinin kefesinden umut türküleri salınıyor. Ağırlık mihraba gülümseyen çıngıraklı dolunay şimdi.
Büyüdükçe küçülen bedenlerin yanı başında ufaldıkça devleşen bedenler. Sillesini atan kaçıp giderken meydandan, beklediğimiz çocuklar bahar misali kapıda.
Ha gayret yıkansın kara denilen yazılar, firavunlar bir daha hiç dönmemecesine gömülsün taşlara . Kükresin yuvasından doğru denen fırtına.
Baltalar çekilsin bir bir mahzun ormanların kuytusundan. Lafımız yegane hürriyet aşkına, düsturumuz hakikatten yana çizilsin parola .
Kelimeler ardından binlerce milyonlarca bereket fışkırırken yıkasın kainatı o beyaz dediğimiz vefakâr dalga.
Elinizi çabuk tutun atlayın Nuh’un tertemiz gemisine Ararat’tan ta öteye . İlerledikçe ilerlesin düşünceler güzellikle yoğrulmuş küreklere sımsıkı asılsın eller .
Dönme dolaplardan yalancı kuytulardan uzaklaşırken tüm faniler , çehrelerin kütlesine dokunsun sıcacık bahar .
Artık yeni bir güne uyanıp artık kuyudan çıkıp evrenle kucaklaşalım .
Uykulardan medet ummaktan sıyrılıp uyanıklığa selam duralım .
Masallardan hakiki dünyaya zıplayan pinokyoları ait olduğu yere masallara geri gönderme işini üstlenip çareyi dışarıda arayanları bu oyundan derhal kovalım . Ne dersiniz nefti yangınlar !..
Sibel Çakcak