Yataktan kalkıp salona geçti. Üzerine ince bir battaniye alıp koltuğa uzandı. Televizyonu açıp, boş gözlerle bir süre ekrana baktı. Bir ara dalmış. ‘Bir kavanoz fiyatına, beş kavanoz bal olur mu dediler, bal gibi olur dedik’ sloganıyla, koltuktan zıplayarak uyandı. Son zamanlarda neredeyse hangi kanalı açsa bir bal reklamıyla karşılaşıyordu. Televizyonu kapatıp, cam kenarına geçti. Boş sokağa baktı dakikalarca. Sol işaret parmağını burnunun sol deliğine sokup bir parça çıkardı. Orta parmağını da sağ deliğine sokup, bir parçada oradan çıkardı. İkisini yuvarlayıp, hiç de küçük sayılmayacak bir top yaptı. Cam dibindeki tekli koltuğa oturup saatlerce o topla oynadı. Acıkır gibi oldu. Tam topu ağzına götürecekti ki, araya karışmış burun kılı çarptı gözüne. Kılı, ayırdı toptan ustaca ve tek seferde yutuverdi. Parmaklarını pijamasına silip mutfağa gitti. İki bardak su içip, ‘hiç de fena değildi’ dedi, sırıtarak.
Cam dibindeki tekli koltuğa tekrar oturup, bu sefer de çıkardığı balgamı ağzının içinde dolaştırarak oynamaya başladı. Bir süre sonra uyudu. Sabah saat 10 gibi uyandı. Hemen telefonuna baktı. Ne bir mesaj vardı ne de arayan. Bilgisayarını açıp, maillerini kontrol etti. Teknoloji marketlerinden gelen birkaç indirim mesajı dışında hiçbir şey yoktu. Umudunu kaybetmedi yinede. Banyoya girip hızlıca duş aldı. Belki bir gün lazım olur diye aldığı pahalı parfümden sıktı bolca. Ve ‘şans gömleğim’ dediği gömleğini giydi. Pantolonunun paçalarında biraz çamur vardı. Islak mendille o çamurları temizleyip, dışarıya çıktı.
Bildiği tüm parkları dolaştı. Ardından deniz kenarına indi. Belki de, alışveriş merkezlerinde vitrinlere umutsuzca bakan yalnız kadınlar vardır diye düşünüp, gidebildiği tüm alışveriş merkezlerine gitti. Sıkıldı. Dudaklarını büzüp, mutsuzca evine döndü. Pijamasını giyip, cam kenarındaki tekli koltuğa oturdu. İlk önce sol işaret parmağını burnunun sağ deliğine, ardından orta parmağını sol deliğine soktu. Çıkan parçayı top yapıp, yerden aldığını gazete sayfasının üzerine bıraktı. Saat 12’ye kadar oynadı. Sonra sayfayı buruşturup çöpe attı. Saat 00.05 gibi telefonunun takvimine baktı. ‘Sonunda 15 Şubat. En azından hediyeden yırttık’ deyip, parmaklarını pijamasına sildi.