Alman şair Brecht’in “Okumuş bir işçi soruyor” adlı çok güzel şiirinde,
“Genç İskender Hindistan’ı aldı.
Küresel sermaye ve sömürgeciler, ne zaman başı sıkışsa savaşla aşmayı denemiştir. Dünya ekonomisinde beşinci yılını yaşadığımız derin bir kriz var. İflaslar, artan borçlar, değeri düşen mülkler, işsizlik... Amansız bir çöküş yaşanıyor. Bu nedenle savaşa, silaha, askeri harcamaya her zamankinden daha fazla ihtiyaçları var.
Bakın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya bir tane istikrarlı, şiddetin olmadığı ülke, bölge var mı?
Bu kanlı ortamı küresel güç yaratıyor. Adına da “Arap Baharı” diyorlar. Tam bir aldatmaca...
İşte böyle bir ortamda bu sefer Suriye’ye füzeler yollanacak, askerler girecek, zavallı insanlar ölecek. Tabii yine yalana başvuruyorlar, dünya kamuoyunu ikna etmek için.
Irak’ta da böyle yapmışlardı bundan 10 yıl önce...
Amerika, tüm dünyayı Saddam’ın elinde kimyasal silahlar bulunduğu yönünde kandırmıştı.
O zaman Amerikan ordularının komutanı Colin Powell diye bir general, Birleşmiş Milletler’de önüne küçük bir ilaç şişesi koyarak, tam iki saat konuşmuş, raporlar filan sunmuştu. Bu raporlara dayanılarak, Irak işgal edildi, bir milyonu aşkın insan öldürüldü. Bir damla kimyasal bulunmadı. General de yalan söylediğini itiraf etmek zorunda kaldı. O zamanın Savunma Bakanı Rumsfeld de, daha sonra kitap yazarak, gerçeği itiraf etti.
Yine kimyasal yalanı ortalıkta uçuşuyor. Suriye’nin ısrarla, “yok” demesine rağmen...
Ortalık toz duman… ABD’nin Rusya ile ilişkileri son derece gerginleşti. Ruslar gemileri Akdeniz’e yolladı, bu yazıyı yazarken Çanakkale Boğazı’na yaklaşıyordu. İngiltere çark etti, Fransa ne yapacağını bilemiyor.
Amerikan yönetiminde bile büyük bir çatışma yaşanıyor. Savaşa karşı olanlar, sadece hava saldırısından yana olanlar, “kimyasal silah depolarını” ele geçirmek için kara harekatını destekleyenler, özel güçlerle gizli kara operasyonu isteyenler...
Kara harekatına en baş hevesli de Ankara’daki hükümet... Ne yazık ki Ankara tarafsız kalması gerekirken, tam bir savaş çığırtkanlığı yapıyor.
Suriye, “Amerika operasyon yaparsa, İsrail ve Türkiye’yi vururuz” deyince, Başbakan atladı, “Biz hazırız ama Suriye ne kadar hazır...” Türkiye hiç bu kadar saldırgan olmamıştı. Hem de komşularına, mezhep ayrımı da gözeterek...
Bir de şu var, Esad gidecek de ne olacak? Daha tehlikeli olacak bir İslami terör devleti kurulabilir. Yanı başımızdaki bu ülke Afganistanlaşabilir.
Bazıları da sanıyor ki Amerikalılar Suriye’ye bir kaç füze atacak, askeri tesisler falan bombalanacak, bu iş bitecek. Esad gidecek.
Oysa Ortadoğu bir barut fıçısı... İran İsrail’e sert karşılık verebilir. Geniş çaplı bir savaşa dönüşebilir. Müslüman aleminde bir mezhep savaşı başlayabilir.
Yine karanlık günler geliyor.