Hemen her gün Çanakkale Kordonboyu’nda yürüyorum. Bütün kafeler bomboş. Resmen sinek avlıyorlar. Ne bir öğrenci ne bir emekli var. Bir esnafla konuşuyorum. “Ne zamandır kış sezonu bu kadar kötü olmamıştı” diyor.

“Acaba Kordonboyu’nun beton yığını olmasından, bütün mekanların denizden uzaklaşmasından mı kaynaklanıyor?” diye soracak oldum. “Yok abi” dedi, “İşlerin bu kadar düşmesinin imkanı yok, neredeyse geçen kışa göre yarıya yarıya azaldı.”

Biga'ya dönüyorum. Yine esnaf kan ağlıyor. Bir tek inşaatçıların yüzü gülüyor. 

İstanbul'a geliyorum. Bir arkadaşım var. Grafik, reklam işleri yapıyor. İşinin ehli… Ofisini kapatmış, işleri evden yürütmeye çalışıyor. “Bu yıl bir tane müşteri aramadı” diyor. Daha önce çoğu işleri internet sitesinden kendilerini bulan müşterilerden almış. Ama bu yıl ufacık bir iş için bile aramamışlar.

Uzatmayalım, hepimizde böyle “işler ne kadar kesat” öyküleri vardır.

Bir araştırmadan söz edeceğim. İstanbul Sanayi Odası'nın “En büyük 500 Sanayi Şirketi” ve “En Büyük ikinci 500 Sanayi Şirketi” araştırmasını incelemişler. Yani Türkiye'nin en büyük 100 sanayi şirketi analiz edilmiş.

Çıkan sonuç; Türkiye ekonomisini 50 büyük şirket yönetiyor. Kurumlar Vergisi'nin yüzde 52'sini bu 50 büyük şirket ödüyor. Bir de şu var; Türkiye'de irili ufaklı tam 412 bin sanayi üretimi yapan şirket var. Ne yazık ki; sanayiden yaratılan milli gelirin yüzde 52'sini en büyük 1000 sanayi şirketi üretiyor. En büyük 500 sanayi firması da toplam ihracatın yüzde 47'sini yapıyor.

İşte böyle; büyükler var bir de küçükler var. Toplum da öyle… Çok zenginler ve fakirler var. Orta sınıflar yok oluyor.

Buna malumunuz; gelir adaletsizliği diyoruz. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün yeni raporuna göre, gelir adaletsizliğinde rekora koşuyoruz. Türkiye'de en zenginlerin oluşturduğu yüzde 10'luk kesim ile en yoksul yüzde 10 arasındaki gelir uçurumu tam 14 kat. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama 9 kat. Bizden kötü tek ülke var; o da 25 kat ile Meksika.

Peki niye? Yine bir rakam vereyim. Aslında bu Türkiye'nin değil küresel ekonominin sorunu. Küreselleşme dedikleri, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere mal ve hizmet satma yarışı...

Çünkü gelişmiş ülkelerde pazarlar doydu, ürün fazlası var. Bunları da bizim gibi gelişmekte olanlara satacaklar. Ama kime? İşte yukarıda anlattık.
Adam bir kafede oturup, çay bile içemiyor.

Eğer asgari ücret 350 Euro olursa, kimse alışveriş de yapmaz, dışarda bir kafede de oturmaz. Asgari ücret bizde 350 Euro ama krizdeki İrlanda'da 1499 Euro. Almanya'da 1466, Fransa'da 1365 Euro.

Kriz bize uğramadı diyoruz ama aslında uğradı ve daha da kötüsü geliyor. 2008'de zirve yapan küresel kriz bitmedi ve en azından birkaç yıl daha devam edecek.

Avrupa'daki borç krizi, Euro'nun parçalanmasıyla sonuçlanacak. Bundan Almanya ya karlı çıkacak ve Büyük Almanya olacak. Ya da Yunanistan, Portekiz, İtalya'yı kurtarayım derken kendisini de batacak. Ancak şurası kesin: Dünya ekonomisi büyük bir ekonomik durgunluğa doğru ilerliyor. Ve de Türkiye…

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981