Yüzde 35 ile TBMM’de yüzde 60 çoğunluk sağlayabilirsiniz.
Yüzde 35 ile Hükümet’in yüzde 100’ü olabilirsiniz.
Ama...
Yüzde 35 ile Cumhurbaşkanı olamazsınız.
Bu siyasal takvimde Anayasa’da yazılı siyasal rejimi değiştirerek, Başkanlık sistemi getirip Başkan da olamazsınız.
Gezi Parkı Direnişi ile eğer hiçbir şey değişmemişse; en azından, Recep Tayyip Erdoğan siyaseten emekli edilmiştir.
Bu çok mu önemlidir? Belki...
Biga’ya gelsin, kendisiyle hergün muhabbet edelim, ayranına tavla atalım...
Birey olarak kendisinin hiç ama hiç önemi yoktur. Aktif siyasi yaşamı bittiğinde, muhaliflerinden daha çok, en yakınlarının arkasından teneke çalacağını tahmin edecek yarım yüzyıllık seyirciliğim vardır.
Emekli Recep Tayyip Erdoğan kimliği; aslında şekli bir demokraside bile, Hükümet olanın ilelebet iktidar olamayacağı saptamasıdır.
Kimse kendi kendini aldatmasın! Türkiye daha uzun süre yeni isimlerin iktidar sarhoşluğuna tanıklık edecektir. Siyasal hafızası bu denli zayıf bir halk, gerçek demokrasiye ulaşmak için bir kaç nesil daha tüketilecek.
Bugünü bugün için değerlendirmek benim işim değil. Başından beri geçmişe ve bugüne bakarak geleceğe yazı yazmaya çalışıyorum. Yüzde 50 bile doğru bir öngörüyü paylaşsam, gerçek demokrasiye ulaşmada, süre kısalmasına katkıdır diye düşünüyorum.
Provokatör ne menem bir şey?
Roma İmparatorluğu’nda savaş esirlerinden gladyatör seçilirken, arenada gladyatörleri dövüş öncesi kızıştıran provakatörler de Roma tebası Fransızlardan seçilirdi. Bu nedenle kültürel olarak İtalyan, dil bilim olarak Fransız bir isim/sıfat. Kışkırtıcı yani...
Koşullarından kopartılarak kavramları kullanmak, halkı aptal yerine koymaktır.
Balkonda bir İmparator olmalı. Çevresinde komutanları, yalakaları, hokkabazları, dalkavukları...
Hücrelere sıkıştırılmış köleler, esirler olmalı ki; gladyatörler üretilsin.
Bir arena inşa etmeli, şöyle heybetli bir mimaride. Ağaç mağaç da istemez hani...
Her şey tamamsa, kadrolu provokatör mesaiye başlayacaktır.
Kıssadan hisse:
Gladyatör kazanırsa ödüllendirilir. Provokatör ise İmparator’un adamıdır ve ücreti baştan ödenmiştir.
İmparator ve çevresi, hatta tebası; vahşi içgüdülerini tatmin eder, güç gösterisi yapar, rahatlar ve kazananı ödüllendirerek bağışlayıcı algısı da üretir.
İmparator da zaten yeryüzü tanrısıdır!
Odaların yeni yönetimleri
Çanakkale ve Biga ticaret ve sanayi odaları seçimleri yapıldı. Her iki odada da köklü yönetim değişikliği yaşandı.
Son dört yılda, odalarla ilgili öngörümü anımsayacak okurlar, benim gibi sürprizle karşılaşılmadığını bileceklerdir. Özetle ne yazdım defalarca?
Yöremizin ekonomik ve doğal olarak toplumsal yapısı değişiyor, büyük yatırımcılar geliyor. Yerel küçük girişimcilerin, merkez ilçede de, Biga’da da iş dünyasına liderlik etmeleri olanaksız. Büyükler, kendi arka bahçelerini oluşturacak; sivil toplum da, ana binanın liderliğinde bu bahçelerde yetiştirilen takımlarla yönetilecek.
Çanakkale’de İçdaş/Kale/Cemaat koalisyonu, yalnızca oda yönetimini değil, Çanakkale merkez ilçe sosyal ve siyasal yönetimini de belki önce etkileyecek ama ardından mutlaka belirleyecektir.
Biga’da Doğanlar grubu için de benzer şeyleri yazmak mümkün, ama...
Aması şu:
Biga henüz geçiş sürecinde. Küçücük bir odada üç listeli yarış elbette sıkıntılıydı. Bu dört yıl içinde, Doğanlar grubunun yeni büyük yatırımcılarla koalisyona gidişini izleyeceğiz. Merkez ilçede yaşananın tıpkısı, ancak önümüzdeki seçimde yaşanabilir.
Bigazete nasıl ayakta kalıyor?
Çanakkale merkez ilçede iletişim biliminden habersiz basıncılar merak ediyormuş.
E haklılar. Resmi ilansız, Valisiz, Özel İdaresiz, belediyesiz, ÇOMÜ’süz basın mı olur...
Oluyor ve anlaşılması çok basit!
Gazetecilik ile.
Güç odaklarına eşit mesafede, okurlarının haber ve vizyon beklentisine yanıt vererek.
Bir tek bedava gazete vermeyerek, bir tek bedava reklam yayınlamayarak.
Ve tabi...
Burası Biga! Çalışan kazanıyor.