Kritik bir dönemden geçiyoruz. Gelişmekte olan ülkelere azalan sermaye girişi Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı ekonomileri daha sert vurdu.

Cari açığın yüksek olduğu Hindistan, Brezilya, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye gibi ülkeler ortak sorunları paylaşıyor. Gerileyen büyüme oranı ve yükselen enflasyon da temel hastalıklar arasında yer alıyor.

Bir dönem küresel büyümenin dinamoları arasında yer alan bu ekonomiler, yıllık yüzde 6-10 arasında büyürken, bu oran kimilerinde yüzde 1.5’e düştü. Zayıflayan döviz kuru, girdi maliyetlerini yükseltti ve beraberinde enflasyon da yükselişe geçti.

ABD Merkez Bankası’nın her ay varlık alımları yoluyla piyasaya 85 milyar dolar vermeye devam edeceğini açıklaması gelişmekte olan piyasalara nefes aldırdı. Kimi uzmanlar, “Eylül’de muslukların kısılması bekleniyordu. Fakat, ABD ekonomisine ilişkin veriler likiditede kısmayı henüz gerektirmiyor. Şimdilik riske girilmedi ve olası bir çöküş ertelendi” görüşünü savunuyor.  

ABD Merkez Bankası’nın bu kararı yalnızca Türkiye gibi ülkelere zaman kazandırdı. Türkiye’nin de Hindistan gibi daha ağır kriz yaşayan ülkelerin de ABD’nin bu politikanın değişeceği tarihe kadar yapısal problemlerini halletmesi gerekiyor. Türkiye bir yandan cari açıkla boğuşurken, bütçe açığı tehlikesi ile de karşı karşıya kalıyor. Her ne kadar sekiz ayda bütçe fazla vermiş görünüyor olsa da, Ağustos ayındaki açığın 3.1 milyar dolar olduğunu unutmamak
gerekiyor.

Endonezya’dan Hindistan’a Türkiye’den Brezilya’ya sermaye kaçışı gelişmekte olanları ciddi biçimde etkiliyor, ekonomiler yavaşlarken işyerleri kapanıyor ve istihdam alanları azalıyor.

Dikkatinizi çekmek gerekir ki; Türkiye’de reel sektörün döviz pozisyon açığı, 2010 sonu itibariyle de 93.1 milyar dolar iken en son 164.5 milyar dolara kadar çıktı. 165 milyar dolara yaklaşan döviz pozisyon açığı, reel sektör için rekor boyutta bir kur riski oluşturuyor. 

Başka deyişle, parasal sıkılaştırma kararının etkisiyle özellikle mayıstan bu yana kurlarda yaşanan yükselişin devam etmesi olasılığı, reel sektör açısından doğrudan ya da dolaylı olarak riskin büyümesi anlamına geliyor. Bu veriler,

Türkiye’nin küresel ekonomide yaklaşan büyük değişimlere bıçak sırtında girme riskinin büyük olduğunu gösteriyor.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981