Fatmagüllerin suçunu buldum!
Öğrenci servisinde, arkadaşı Fatmanur’un yanında kör kurşunla yaşamını yitiren Fatmagül içimi sızlattı. Ardından, bunun televizyon dizisi ile raslantısına takıldım. Anladım ki, Fatmagüllerin suçu çok!
En büyük suçları doğmuş olmak!
İkincisi yoksul veya yoksun olmak.
Üçüncüsü kadın olmak.
Ve dördüncüsü de, Medya Okuryazarlığı eğitimi almamış olmak.
Benim sözünü ettiğim Fatmagüller televizyon dizisindeki değil; öğrenci servisinde, kör kurşunun, taptaze çağında yok ettiği de değil. Onlar zaten yoktular ve hiç olmadılar!
Benim sözünü ettiğim Fatmagüller, Fatmagüllere kıyan Mustafagillerin anaları Fatmagüller...
Yaklaşık 7 yıl önce Medya Okuryazarlığı diye bir ders ilköğretim ders programına girdi. MEB-RTÜK işbirliğiyle canına okundu. ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Avusturya, Belçika ve İsviçre, Avustralya ve Japonya’da üstelik zorunlu ders. Tüm AB’de zorunlu ders olması ise eli kulağında.
Medya Okuryazarlığı eğitiminin amacı, “öğrenmeyi öğretmek” yani; verileni almak değil, verilenle yetinmeyip, aramak ve seçenekler içinde kendi doğrumuzu üretmek.
Eğitimde medya, Fatmagüller istese de istemese de en etkili güç. Televizyon, internet, ambalajlar, sokak tabelaları... Çocukların televizyon ve internet başında geçirdikleri süre güvenilir bir araştırma şirketinin verilerine göre günde 6 saate ulaştı. Fatmagüller’in televizyon başında geçirdikleri süre ise 4 saat 42 dakika. Bu süre okuldaki ders saatlerinden çok.
Kitap, dergi, gazete de diyeceğim ama dilim varmıyor. Onlar Fatmagüllerin çoktandır ilgi alanına girmiyor.
Medya; tür, çeşit, marka açısından sayısal ve görsel olarak zenginleştikçe, yoksullaşıyor. Ardında bir sermaye gücü olmadan, tek başına bir medya organının yaşaması olanaksız hale getirildi. İnternetteki sosyal medya bile; dizin siteleri, arama motorları, bilişim tekelleri dikkate alındığında, sanılanın aksine bir özgürlük alanı olmaktan çok uzak.
İletişim bilimi öğrenimi görmüş olanlar; medya hukuku, medya etiği nedir en azından öğrenirler. Olaylar, konular, gelişmeler, düşünceler, duygular...
Öncesi, bu anı ve sonrası ile birbirine bağlı ilişkiler ve çelişkiler uzayında yaşanırlar. Medya bunları yayarken yaşatır. Yaşatırken de bir irade kullanır.
Aynı olay, farklı medya organlarında farklı yönüyle yaşatılır. Başa çekme, kısa görme, hiç görmeme iradesi iletişimci elindedir. Tek başına değerlendirme, dilediği ile ilişkilendirme, dilediği ile ilişkilendirilmesini gizleme de iletişimcinin iradesindedir.
Kara kalem bir resmin renklendirilmesi, çiçekli çerçeveye alınması, kapkara bir zeminde dişi (beyaz) kullanılması, üçüncü, dördüncü boyut verme de iletişimcinin iradesindedir.
Bırakınız bir olayın görüntülerinin kes/yapıştır ile kurgulanmasını, bir kişinin konuşması bile, yalnızca noktalama işaretleri ile kolayca farklı algı üretir şekle sokulabilir.
Medya Okuryazarlığı, ilköğretimde bir angarya ders. İletişim nedir, medya nedir bilmeyen, kendisi bir medya tüketicisi olan öğretmenler ek ders ücreti için giriyorlar. Örneğin Biga’da benden daha deneyimli bir iletişim mezunu yok, ama bir kez olsun böyle bir derse izleyici sıfatıyla bile davet almadım.
Çocuk eğitimi yani pedogoji eğitimi de almış binlerce iletişim Fakültesi mezunu genç, bu dersi vermek için hayli zamandır çırpınıp duruyor. Haklı olarak benim gibilere de, “neden destek vermiyorsunuz?” diyorlar.
Destek verelim, verelim de...
Fatmagüller kalmazsa, nasıl sürer bu garabet düzen?
Ya 4+4+4 eşittir 12 ederse?
www.twitter.com/adilkorkut
EĞİTİM İÇİN DİYECEĞİMİZ VAR: 2+5+7