Çok değerli okuyucularım, merhaba.
Bugün sizlerle yaşamımızdaki en önemli hususlardan birisi hakkında etkileşimde bulunacağız?
“Namaz”
Kur'an-ı Kerîm'de ehemmiyetine istinaden 99 yerde geçiyor.
Acaba bizler namazın öneminin farkında mıyız?
Ankebût Suresi’nde de zikredildiği üzere Allah’ı anmak olan namaz elbette en büyük ibadettir.
Namaz; aile ve çocuklarına kılınmasının emredilmesine dair ayet bulunan tek ibadettir. Yani öyle; telkin et, tavsiye et, yönlendir, sadece tebliğ et demiyor! Sadece bu şekliyle bile namazın dinimizde ne kadar önemli olduğu çok açık değil mi?
Bu nedenle dinin direği, ne kadar bariz ortada değil mi?
Görmek istemeyene elbette bilirim fayda etmez bu sözler.
İster görmek istesin ister istemesin, gerçeklerden nereye kadar kaçabilir ki insan?
Kaçarsa şayet bilmeli ki sonu elbet hüsran.
Yapılacak şey açık seçik, her şey ayan beyan.
Aklını kullan, namazı etme ziyan.
Namazı aksatırsak, zarardayız, hem de ne zarar!
Namazın önemi, sırları ve hikmetleri tabi ki saymakla bitmez. Şimdi bir kısmına burada birlikte bakalım istiyorum.
Çünkü namazdaki her hareketin, her duruşun her kıraat ve duanın birçok hikmeti, manası vardır:
• Namaz, insanda bulunan kötü duygu ve düşünceleri, aşırı istek ve emelleri törpüler, kontrol altına alır, iyi ve güzel ameller telkin eder ki bu nedenle dinin direğidir.
• Namaz bir planlama unsurudur. Zira namaz, günün belli saatlerinde olduğu için, Müslüman günlük çalışma, yemek, dinlenme, uyku saatlerini bir plana bağlamak zorunda kalacaktır.
• Namaz, vücut organlarının hemen tamamını hareket ettirdiğinden adeta bir beden eğitimidir ki aynı zamanda vücut dinçliğini de sağlamış oluyor.
• Namaz aynı zamanda temizlik vesilesidir. Namaz kılanın bedeni temiz, elbisesi temiz, namaz kıldığı yeri temizdir.
• Namaz, toplumda bireyler arasında eşitlik ve denge unsurudur. Kulluk esasında tüm insanlar hepsi eşittir. Hepsi Allah huzurunda yan yana gelir, omuz omuza verip, saf durup el bağlar. Allah' a kul olmada ve kulluk vazifesini icrada insanların arasında hiçbir fark yoktur. Sen- Ben yoktur. Biz hepimiz kuluz anlayışı ve davranışı vardır.
• Namaz, günahların silinmesine, günah kirlerinden temizlenmesine vesiledir. Her namaz bir iyilik, bir güzelliktir. Güzelliklere devam edildikçe geçen kötülük silinir gider.
• Namaz gerçek anlamda kulun Allah’a yakarışı, O’nunla konuşması, aracısız ve teklifsiz buluşmasıdır. İşte bu yüzden namaz son derece değerli ve kuluna Allah'ın bir lütfudur. Namazı terk etmek, namaz kılmamak büyük günahtır.
• Namaz kul ile Allah arasındaki sımsıkı bir bağdır. Namazın önemi aynen başımızın bedenimizdeki önemi gibidir. Namaz ile bir mümin sürekli olarak Allah'ı anar ve kendini O'nunla iletişim halinde hisseder. Namaz insan nefsini terbiye eder, ruhunu kötülüklerden arındırır, kişilerin ahlaklı bireyler olmasını sağlar. Kötülüklerden alıkoyar.
Şimdi de namaz ile ilgili Kur’an-ı Kerim’den birkaç ayete bir bakalım.
► “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebût Suresi 45. Ayet)
► “Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 153.Ayet)
► “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır.” (Tâ Hâ Suresi, 132.Ayet)
► “Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.” (A’lâ Suresi, 14.ve 15.Ayetler)
Peki, acaba bu kadar önemli bir ibadeti yerine getirmede toplum olarak ne kadar hassasız? Açık seçik ifade edilen ayetlere karşılık ne yapıyoruz?
Namaz kılıyor muyuz?
Ne kadar kılıyoruz?
İsterseniz ülkemizin haline bir bakalım.
Türkiye’de yapılan son araştırmalarda Allah’a inanmayanların oranı %6, inananların oranı ise %94 bulunmuş. Bunun dağılımında “Bazı şüphelerim olmakla birlikte Allah’a inandığımı hissediyorum” diyenlerin oranı %9; “Allah’ın var olduğunu biliyorum ve bu konuda hiçbir şüphem yok” diyenlerin oranı %85 olarak çıkmış.
Yine son araştırmalarda halkın %82 sinin kendini Müslüman olarak tanımladığı ülkemizde; düzenli namaz kılanların oranı %21, namaz kılmayanların oranı ise %41.
‘Cuma, bayram, şükür namazlarını kılarım’ diyenler ise %37.
İstatistikler böyle.
Durum iç açıcı değil maalesef.
Belki hafif kaldı.
Maalesef çok acıklı, vahim bir tablo ile karşı karşıyayız.
İstatistiğe de ihtiyaç yok sanırım. Herkes kendi mahallesinde camileri şöyle bir gün beş vakit dolaşsın ve kendi istatistiğini kendisi yapsın.
Camiler boş ey sevgili Müminler.
Koskoca 10.000-15.000 nüfuslu mahallelerde vakit namazlarında 1 saf 2 saf, yani 100 kişi olmuyor. Sabah namazları daha da iç acıtıcı.
Neden?
Muafiyet belgesi olan mı var?
Kim Allah’ın ayetlerini inkâr edebilir?
Peki neye güveniyoruz?
İçine düştüğümüz bu boşluktan bizi kim çıkaracak?
Gittiğimiz, tuttuğumuz bu yolun hiçbir yere çıkmayan karanlık bir yol olduğunu hala anlamıyor muyuz?
Yoksa büyük bir felaket mi bizi yakalamalı ki gerçeğe yönümüzü çevirelim?
Ne dersiniz?
Sonra her şeyden şikâyet edip duruyoruz.
Doğru yol üzerinde olmaz iseniz hiçbir yol üzerinde olmazsınız.
Allah’ın ipine sarılmaz iseniz kopar gidersiniz.
Ne yaşamda mutlu olursunuz bu dünyada, ne de ahirette.
Her yerde her şey de kayıplardasınız.
Yapılacak şeyler çok açık.
Hemen şimdi.
Sımsıkı sarılın namaza.
Zira bu Allah ile kul arasındaki sımsıkı bağdır.
Bağ kopmuşsa sizi saracak hiçbir şey bulamazsınız.
Çünkü dinin direği yoksa sizde yoksunuz, boşsunuz demektir.
Temizlik ve planlama unsuru olan namaz hayatınızın düzenidir, refahıdır mutluluğudur.
Başka yerde aramayın huzuru ve mutluluğu.
Asla bulamayacaksınız!
Bakınız, imanın alametlerinden ve cennet anahtarı olan namazda ne gibi inanılmaz şeyler oluyor?
• Beyniniz secdede taze kanla yıkanır, zindeleşir, bunamayı engeller.
• Eklem romatizmasını önleyen etkili koruyucu bir tedbirdir.
• Namazdaki tüm hareketler kalbin çalışmasını, kanın vücudun en uç noktalarına kadar gitmesini hızlandırır ve sinirlerin de hareketini sağlar, rahatlatır.
• Namazla huzura kavuşan ve duygular içinde konsantre olan insanların beyinlerinde Dopamin, İnterleukin-2 gibi maddeler salgılanır. Dopamin, rahatlık, ferahlık veren güzel duygular sağlayan bir maddedir. İnterleukin-2 insanın savunma sistemini kuvvetlendirir. Moralinin yükselmesiyle ağır hastalığı yenen insanlarda İnterleukin-2 salgılaması iyileşmede rol oynar.
Yani, beş vakit namaz insana bir ilaç gibi.
Her biri bir başka güzel her biri bir başka özel.
Sabah namazı adeta doğum gibi bir başlangıç.
Öğle namazı, çocukluğumuzu getirir aklımıza, aklımızın en açık olduğu vakit.
İkindi namazı, gençliği hatıra getirir. Uykusu bile aklı baştan ruhu benden götürür.
Akşam namazı; gençliğin batışı, ihtiyarlığın başlangıcını hatırlatır. Dünyaya karşı gönülde bir soğuma vardır.
Yatsı namazı ve ardından da gece uyku;
Ölümü ve kabir alemini hatıra getirir, manen der ki ölüm var inkâr edemezsin.
Burada sizler için Kur’an-ı Kerim’de ki namaz ile ilgili ayetlerin bazılarından kısa bir özet yaptım.
• Namaz kılın.
• Namazı dosdoğru kılın.
• Namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin.
• Namaz Allah’a derin saygı duyandan başkasına ağır gelir.
• Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.
• Namazı doğru kılanın mükâfatları Rableri katındadır.
• Sarhoşken namaza yaklaşmayın.
• Cünüpken namaza yaklaşmayın.
• Allah’ı anmak için namaz kılın.
• Namazda kitaptan vahyolunanı okuyun.
• Namaz insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar.
• Allah’ı anmak olan namaz elbette en büyük ibadettir.
• Namaz kılanlar asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.
• Cuma günü namaz çağrısı yapıldığında Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın.
• Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.
• Belirli vakitlerde (5 vakit) namaz kıl.
• Namazda sesini pek yükseltme çokta kısma, ikisi ortası bir yol tut.
• Ailene namazı emret ve kendinde ona devam et.
• Namazlarını ciddiye almayanlara, gafletle kılan ve ona gereken önemi vermezlere yazıklar olsun.
• Rabbin için namaz kıl.
• Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.
• Namazı hakkıyla kılanlar namazlarında devamlıdırlar.
• Gündüzün bir kısmında ona secde et, geceleyin de onu uzun uzadıya tesbih et.
• Namaz çok ağır ve çetin bir iştir. Ancak o, Allah’a duyduğu derin saygıdan kalbi ürperenlere ağır gelmez.
Evet, çok değerli okurlarım,
Bütün şartları ve rükünleriyle birlikte namazları vaktinde kusursuz olarak kılıp ve hiç geçirmemeli; namazda tam bir tevazu, teslimiyet ve derin bir saygı içinde olunmalıdır.
Şimdilerde toplumumuzda okumamanın yanında maalesef bir de dinlememe hastalığı oluştu.
Tamam anladık, okumuyorsunuz. Haydi onu geçelim de Kur’an-ı Kerim’in emirlerine uyup insanlar beş vakit namaza gelse, biraz camiye zaman ayırsa belki hocadan namazın önünde ardında birkaç vaaz bir şeyler dinleyip, sorup, bazı şeyler hakkında bilgi sahibi olabilir, öğrenebilir. Ama ona da kapalı bir hayli insan var.
Oturduğu yerden hoca şöyle hoca böyle, adamı camiden soğutuyor falan gibi bir yalanın ardına hemen kendini atıveriyor.
Yeni bir hastalık daha türemiş şimdilerde. “Dinden soğuma hastalığı!”
Nedense hemen bir dara girse insan hemen birileri onu dinden soğutuveriyor yalanına sarılıyor.
Ne yapsalar yapsınlar başka hiçbir şeyden soğumuyorlar da dinden, namazdan, camiden hemen soğumaya bahane arıyorlar, hazır kıta bekliyorlar.
Yapmayacaklar ya ona bir kılıf lazım.
Kılıf arayana elbette çok, hani derler ya minareyi çalan kılıfı hazırlar diye aynen öyle.
Hafta da bir gün cuma namazına gelmiş, hoca çıkmış minbere, o hala elinde cep telefonu orayla burayla mesajlaşıyor, sosyal medya da birilerine laf yetiştiriyor. Hocanın vaazını da dinlemiyor.
Kendi bedeni burada ama aklı burada değil, hoca da hiç değil.
Bir iki kelime Allah’ın kurallarını, ayetlerini dinleme heves ve arzusu yok.
Caminin giriş mekanına halbuki kocaman yazılarla da yazmışlar: “Hak ile irtibat için halk ile irtibatı kesin” diye bir uyarı.
Onu da okumuyor. Okusa da uymuyor.
O zaman niye geldin buraya diye sorsak!
Hani yasak savmak kavlinden, orada izim bulunsun diye mi?
Bir başka oldu insanlar!
Şayet kendisine bir ikaz yapmaya kalksan, bir şey söylesen, seni belki orada linç ederler veya olmadı iyi niyetle döverler.
Bir sevgisizlik bir öfke durumu hâkim olmuş insanlara. Birbirine tebessüm edenler de azaldı. Halbuki o bedava.
Birçok caminin duvarlarına, girişte ilan panolarına asıyorlar “Telefonlarınızı kapatın” diye bir yazı.
Fakat kime söylüyorsunuz. Üstüne alınan yok.
Yetmedi, imamlar da namaza başlamadan bir son çağrı kavlinden anons yapıyorlar: “Değerli cemaatimiz lütfen telefonlarımızı sessize alalım”. “Namazın ahengini bozmayalım.”
Ama kime söylendi? Üstüne alınan çıkmıyor.
Tam namaz ortasında harmandalı, zeybek havalarıyla caminin içinde son zil şiddetinde çalan cep telefonları.
Peki neden, neden bu kadar duyarsız, umursamaz olduk?
Allah’ın bize ihtiyacı yok, biz Allah’ın kapısına, onun camisine, mescidine gelmişiz. Ona yalvarmak, ona ibadet etmek, ondan istemek için.
Peki neden, niçin böyle olduk?
Bir günde olmadık. Bizi bu hale getirdiler.
Çok yazık.
Biz bozulduk kirlendi dünya değil mi?
Yapılacak şey çok açık değerli insanlar.
Neyi zayi edersek edelim de namazı asla zayi etmeyelim.
Dinin direğinin altını boşaltmayalım.
Nedret Demir/Yazar