2014 yılı Ocak ayının başından itibaren Biga çarşı piyasasında esnafların nakit para trafiğinde ciddi bir kriz yaşadığını izliyorum. Özellikle 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nin hemen ardından Nisan ayında bu kriz gözle görülür ve hissedilir şekilde derinleşti.
Biga’da esnaflığın şanından olduğunu düşündüğüm ‘ağlanmak’ bu kez gerçeğe dönüştü. Bankalara borcu olmayan esnafa henüz raslamadım. Her esnaf bankaya olan borcunu ödemek için ay boyunca çalışıp duruyor. Esnaflar arasındaki alacak-verecek ilişkileri ise neredeyse askıya alınmış, banka ödemeleri sonrasına bırakılmış.
Bir esnafın; “Önceden gelecekle ilgili hep umudumuz vardı. Umutla iş yapardık. Şimdi ise gelecek karanlık” değerlendirmesini çok ciddi bir serzeniş olarak notlarım arasına aldım.
Bir başka esnafın ise “İlk defa banka borcumu ödemek için borç aldım” dediğine tanık oldum.
Biga yereline baktığımda Alışveriş Merkezi’nin kent merkezine yapılması en çok şikayet edilen konular arasında.
Bigazete’nin daha önce yazdığı “Kent dışına yapılsaydı, daha büyük olsaydı. O zaman bu kadar etkilemezdi” görüşü hakim. Yine de yeterli bir neden değil.
Kuraklık nedeniyle çeltik ekiminde yaşanan sorunlar, sezon başında icara verilmiş arsalar nedeniyle çift yönlü mağduriyetler de eklenince neşeli bir yaz mevsimine girmiyoruz.
Ümit Özdağ, 22 Şubat 2014 tarihinde Yeniçağ gazetesinde yazdığı ‘2014’de Türk ekonomisi ve iktidarın sıkıntısı’ yazısında ekonomiyle ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Türkiye’nin, 2014’te ekonomik açıdan son dönemin en zor yılını yaşayacağı anlaşılıyor. Üstelik 2015 muhtemelen daha da ağır geçecek. Bugün ekonomide ulaşılan sonuç son on yılda ekonomik başarı olarak gösterilen ve bir kısım ekonomist tarafından propagandası yapılan sıcak para-cari açık-dış borç ekonomisi diye özetlenebilecek sürecin sonucu.”
Ekonomik bunalım dönemlerinde ve öncesinde iktidarların ekonomi politikaları ve izledikleri yol çok önemli. Mevcut iktidarın ekonomi politiklarıyla, çağdışı hukuk uygulamalarıyla, ülke içinde yarattığı istikrarsızlığa ve kutuplaşmaya rağmen oy vermeye devam edildiği sürece, toplumun bu sonuçlara katlanmayı göze aldığı gerçeği ortaya çıkıyor.
Örneğin bir önceki Belediye Meclisi’nin aldığı ‘Biga kent merkezinde 500 metre alanda yerel marketlerin yanına zincir marketler açılamayacağı’ kararı, yargı kararıyla bozulmuştu.
Bence en azından yerel esnaf özelinde baktığımda sorunların temeli; kendi sorunlarına dahi ilgisiz yerel esnaf profili. Nasreddin Hoca hikayesinde olduğu gibi yalnızca bindikleri dalı kesiyorlar.
Bir süre önce Adil Korkut’tan dinlediğim; “Yerel esnaf zamanla ölüyor. Mevcut piyasa ekonomisinde çıraklar yetişmiyor. Günümüz esnaflarının çocukları, gelecekte büyük zincir firmalarda tezgahtar olarak çalışmaya başlayacaklar” tezi sanırım gerçek olacak.
Ahmet Kaya’nın bir şarkısında söylediği, “Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan sonradan” nakaratı, umarım dillere pelesenk olmaz.
Genç bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, sanırım bir çok orta yaşlı siyasetçi ve esnaftan daha çok gelecek kaygısı duyduğum kesin. Kişisel bir kaygıdan öte, yaşamak istediğim ve yaşayacağım bu ülkeyle ilgili kaygılar bunlar.
Güzel bir sonla bitireyim yazıyı: Zaman en iyi yazardır; her zaman mükemmel sonu yazar.
takip için: https://twitter.com/ahmetunc