AKP’nin üç kurucusundan biri, Başbakan Yardımcısı 10. Yıl Marşı yerine ille de Mehter Marşı istiyor. Cumhuriyet ve laiklik adına siyaset yaptığını söyleyenler de, Mehter Marşı denince siyasal dincilik sanıyorlar.
Karşıt görünen bu iki siyaset erbabının, bu denli cehalet içinde olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Halkı güdülen sürü sanıyorlar.
Asker ile müziğin birlikteliği Orta Asya halklarının geleneği. Orhun Kitabeleri’ni okuyanlar kübürge ve tuğ ne anlama gelir, bilir. Tarihçiler mehteran bölüğünün atası tuğ için, Hunlar’a kadar delil bulabiliyorlar. Ordu içindeki Mehteran’ın, kılık kıyafet ve aksesuarlarına baktığımızda Moğollar, Memluklüler, Akkoyunlular, Selçuklu, Osmanlı izlerini görürüz.
Mehter kavramı Farsça mihter sözcüğünden geliyor. Bu çok doğal, çünkü Selçuklu’nun resmi dili Farsçaydı. Osmanlı, Arapça ağzını kullanarak Mehter demiş.
Mehteran Bölüğü, Osmanlı’da Bektaşi kültürü ile biçimlenmiştir. Yeniçerilerin devşirilmesinde kullanılan eğitimin temeli, zaten Alevi-Bektaşi kültürüdür.
Bugün izlediğimiz Mehteran Bölüğü ise hani günümüz iktidar sahiplerinin muhalefet edenlere küfür diye kullandığı İttihad ve Terakki’nin ürünü, son versiyondur. Mehter marşlarının en ünlüsü 'Ceddin Deden Neslin Baban' ise işte bu İttihad ve Terakki’nin ünlü paşası Enver Paşa’nın sipariş usulü yazdırdığı en yeni marşlardandır.
Peki bugün, Mehteran Bölüğü ve Mehter Müziği ile ilgili, neden gerçeğinin çok dışında bir algı üretilmiştir?
12 Eylül Darbesi’ni alkışlayanların bugün darbe karşıtı, onun mağdurlarının adeta darbeci sayılması nasıl olmuşsa; mehter de böyle bir toplum mühendisliğinin malzemesi yapılmıştır.
10. Yıl Marşı ile Mehter Marşı’nı karşı karşıya getirmek, komik ötesidir. Genetiği değiştirilmiş mısır gibidir. Bir ulusun yurttaşlarını karşı karşıya getirmek için; en iyi ve en değerli olanın, en tehlikeli hale dönüştürülmesidir.
Tek parti, tek parti diye Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına saldırılar da böyledir. O günün CHP’si, bugünün AKP’si gibi bir koalisyon iktidarıdır. TBMM tutanaklarını bile merak edip okumamış ucuz siyasetçilerin eline düştük, maalesef...
Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı’nı okuyan hangi T.C. yurttaşı, bu destandan daha mükemmel bir İstiklal Marşı şiiri düşünebilir?
“Dağlarda tek tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu.”
ya da...
“Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlıyacaktı.”
Mehter marşlarına hayranlıkları bilinen Beethooven, Mozart gibi dahi bestecilere soramayacağımıza göre... Bugünün usta müzisyenlerinden herhangi biri, Zeki Üngör’ün İstiklal Marşı bestesine bırakın iyi demeyi, vasat diyebilir mi?
Çanakkale Türküsü kalitesi bile yok, ama ne olmuş? Zamanın koalisyon meclisi, Eurovision şarkısı siparişi gibi verivermiş bu ulusun bağımsızlık marşını. Biz de çaresiz okuyoruz işte...
Özetle, Mehter müziğinin çağdaş örneği 10. Yıl Marşı’dır. Düşünce namusu olan, eğer yürekliyse; müziği kötü, şiirinde ırkçılık yer alan İstiklal Marşı’na bakmalıdır. Yüreği yetmiyorsa da susup oturmalıdır.
Bülend Engin
Zeki adam. 68 Kuşağı ODTÜ’lüsü yani; döneminin en nitelikli üniversitesinden mezun.
İstanbul’un içinde sıkışmış kalmış bir haddehaneden, küresel çapta bir İçdaş Biga yatırımları üretmiş yönetici.
Hiç bilmediği bir kentin çıfıt çarşısında, kendi ekibi olmadan, kendi adına oy istemeden iktidar olabilen bir sivil toplumcu.
Kendisi ile ilgili Çanakkale Belediye Başkanlığı yakıştırmalarına, o gülmese ben gülerim.
İçdaş’ı birileri mi istiyor?
ÇTSO birilerine mi lazım?
Empati yapıyorum. Onun yerinde olsam ve siyasetçi yapılmaya zorlansam, Değirmencik Köy Muhtarlığı’nı seçerdim.
Ve derdim ki:
“Beni kullanmaya çapınız yetmez! Dünyamı küçülteceksem, buna kendim karar veririm. Ölmeden gömüleceksem de, bunun adresi herhalde Değirmencik olur!”