Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?
Tabii, şu anda bir anlamı kalmadı. Çekoslovakya'dan iki ülke çıktı. Biri Çek Cumhuriyeti, biri de Slovakya.
Geçenlerde sayın Başbakanımız'ın heyeti ile hem Çek Cumhuriyeti’ne gittik, hem de Slovakya’ya.. İki ülke arasında bir de Macaristan’ı çıkardık. Üç günde üç ülke ziyareti. Yani, her gün bir ülke gezdik.
Gezinin başında Başbakan Erdoğan olunca bunu normal karşılamak lazım.
Başbakanımız'la otuz kadar ülkeyi gezdim. Her birinde kendine olan güveni, her ülke başbakanı ile yaptığı iş forumu toplantılarındaki konuşmaları ile bir dünya lideri gibi hareket etmesi, bizi de gaza getiriyor.
Her gittiğimiz ülkede de, güzel övgüler alıyoruz.
Son seyahatimizde, Macaristan Başbakanı konuşmasına başlarken; “Öyle bir insanı selamlıyorum ki; ülkesini krizden çıkarıp geliştiren biri.. Öyle birinsanı selamlıyorum ki, başarılarıyla örnek aldığımız biri..” dedikten sonra, “Biz, sizin kadar başarılı olamadık” ifadesiyle, özeleştiri yapacak kadar da cesaretli olduğunu gösterdi.
Konuşmasının devamı da çok önemli!
“Avrupa’daki kriz nedeniyle Avrupa geriliyor. Avrupa da iki dil konuşuluyor. Almanca ve Rusça konuşan ülkeler arasında ciddi bir sınır var” diyerek, AB’nden duyduğu kaygıyı anlatırken; diğer yandan da komünizm ile ilgili olarak; “Komünizmle tanışmamış olduğunuzdan dolayı, Türkler Allah’a teşekkür etsin” diyecek kadar da samimiydi.
Macar Başbakan, “Size Avrupa’nın kapılarını açıyoruz” sözü ile pazarlamacılığını da konuşturdu.
Tabii, Başbakanımız durur mu?
125 işadamı ile geldiğini belirten sayın Erdoğan; Macaristan ile olan 2 milyar dolarlık dış ticaret hacminin yetersiz olduğunu, 2015'te 5 milyar dolara çıkaracaklarını belirterek; yurtdışında 140 bin Türk şirketi olduğunu, bu Türk şirketlerinin 50 milyar Avro ciro yaptıklarını ve 600 bin kişiye iş imkanı sağladıklarını belirtti.
AB’ne Türkiye’yi neden 50 yıldır almadıklarını soran Başbakanımız'a, Macar Başbakanı’nın yanıtı çok çarpıcıydı:
“Büyüteç ile baksam, Türklerin Avrupa Birliği’ne girmelerinde sakınca göremiyorum.”

10 milyon nüfuslu Macaristan’dan, bir başka 10 milyon nüfuslu Çek Cumhuriyeti’ne geçtik.
1993 Yılı’nda Slovakya ile ayrılan Çek Cumhuriyeti’nin, 1930 Yılı’nda, Dünya’nın en büyük dokuzuncu ekonomisi olduğunu öğrenince, geçmişte ne kadar büyük bir ülke olduğunu öğrenmiş olduk.
Başbakanımız Çek Başbakanı ile iş forumunda yaptığı konuşmada yine AB’ye kafa tutarak, 27 Avrupa Birliği ülkesinin ‘Maastricht Kriterleri’ ni yakalayamadığını, oysa Türkiye’nin zorunlu olmadığı halde en çok yaklaşan ülke olduğunu belirtmesi, bizleri de oldukça motive etti.
1959 Yılı'ndan beri AB üyeliği için beklediğimizi anlatan Başbakanımız “Fellik fellik dolaşıyoruz” derken, tercümanlara da “Bunu iyi tercüme edin” uyarısı yaptı...
IMF’den daha önce alınan 23 milyar dolarlık borcun 2013 Mayıs ayında son taksidi ile kapanacağını belirten Başbakanımız, “Gerekirse IMF’ye kredi veririz” diyerek havasını da attı.
Slovakya’ya geçtiğimizde de, Kıbrıs konusundaki sitemlerini yineleyen Başbakanımız, burada özellikle Hükümet olarak yaptıkları duble yollardan başlayarak, bir çok konudaki başarıları anlattı.
Toplam 5.5 milyon nüfuslu ülkenin başkenti Bratislava, son derece güzel bir şehir.
Slovakya Başbakanı Robert Fico, inovasyon ve teknolojide işbirliği yapabileceğimizi belirterek, AB üyeliğimiz konusunda destek verdiklerini belirtti.
Başbakanımızın, Slovakya’ya gelen ilk Türk Başbakanı olduğunu da öğrenmiş olduk.
Aklımdayken söyleyeyim. Benim de Slovakya’ya ilk gelişimdi.
Ama Slovakların haberi olmadı...