Yimou Zhang, son dönem Çin Sineması’nın en önemli yönetmenlerinden biri. Onun ince işçiliğine, etkileyici görsel diline ve kendi kültürünü hem dramla hem de aksiyonla başarılı bir şekilde harmanlamasına saygı duymamak elde değil. Keza “Hero” (2002) ve “Curse of the Golden Flower” (2006) gibi filmlerini izlerken, yarattığı dünyadan keyif almamak da neredeyse imkânsız! Ama ne var ki, “The Flowers of War” (2011) ile yenilik peşinde koşmaya çalışırken bir hayli çuvallamıştı kendisi. İşte bu yüzden olsa gerek, “The Great Wall” (Çin Seddi, 2016) filmiyle alışık olduğumuz tarihi-dövüş tarzına ve o görkemli zamanlarına dönmeye çalıştığını hissediyoruz. Ama ne mümkün!

Kurtar Bizi Beyaz Adam

Uzun yıllar boyunca hilkat garibesi yaratıklarla mücadele eden ama onları bir türlü yenmeyi beceremeyen Çinlilerin, sıradan bir Avrupalı paralı asker olan William sayesinde zafere ulaşması olarak özetleyebiliriz filmi. Muhteşem bir güce, düzene, stratejik zekâya sahip olan ve görülmemiş icatlar yapmış Çinlilerin yıllardır yapamadığını, işte bu Avrupalı asker yapıyor. Hem de eski püskü bir yay ile! Anlayacağınız Çin’i, Çinliler değil, William kurtarıyor; bizim de buna inanmamız bekleniyor! Aslında bu durum, Yimou Zhang’in ilk kez kendi halkını “Beyaz Adam”a muhtaç göstermesi değil. Bir benzerini “The Flowers of War” filminde de görmüştük. Ama asıl rahatsız edici olan, yönetmenin bu defa gerçekten bir Amerikalı gibi davranmış olması. Yimou Zhang, özgün dilini fazlasıyla törpüleyerek büyük bütçeli Hollywood filmlerinin geleneğine sığınmayı tercih ediyor. Ortalıkta ne yer çekimine meydan okuyan savaşçılar, ne de bir dans zarafetine sahip olan dövüş koreografileri var. Her şey çok iddialı ve gösterişli ama aynı zamanda son derece kaba ve yapay duruyor. Çin mitolojisinden beslenen, tamamı Çin’de çekilen ve Çinli oyuncular yabancı oyunculardan sayıca çok üstün olmasına rağmen “The Great Wall”, buram buram Hollywood kokuyor…

Batı Kokan Uzak Doğu

Aralarında “Bourne” serisinden tanıdığımız Tony Gilroy gibi usta bir senaristin de yer aldığı senaryo ekibinin elinden çıkan iş, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Şimdiye kadar defalarca benzerlerini izlediğimiz “insanlar yaratıklara karşı” temasının, bu kez Çin İmparatorluğu topraklarına taşınmış halini görüyoruz sadece. Bu sebeple, her ne kadar bol aksiyonlu ve ihtişamlı sahneler izlesek de ilerleyen dakikalarda bilindik hikâye bizi fazlasıyla sıkmaya başlıyor. Ezcümle “The Great Wall”, Çin Seddi’nin mistik ve tarihi atmosferini kullanmayı bir türlü beceremeyen, görsellik ve teknik kısımları ile nispeten başarılı olsa da dramatik yapısıyla sınıfta kalan bir film olarak karşımıza çıkıyor. Şayet beyaz perdedeki büyülü yolcuklarınız sırasında yolunuzun Uzak Doğu’ya düşmesini istiyorsanız, aradığınız film bu değil…
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981