Eğitim mi? Kalite mi? Geçiniz...
Meclisi 100 küsür milletvekiliyle basıp, kavga döğüş komisyondan yasayı geçirtip, sonra da muhalefete, "Hangi dilden anlıyorsanız o dilden" diyor ya...
"Şunu herkes bilsin, zorbalıkla gelen bir düzenlemeyi biz demokrasiyle ortadan kaldırıyoruz. Olay budur. Topla, tankla, gelen; Sincan'da yürüyen tankla gelen bir uygulamayı biz Meclis'te millet iradesiyle ortadan kaldırıyoruz" diyor ya...
"28 Şubat'ın izlerini siliyoruz. sekiz yıllık kesintisiz eğitim ekonomiye çok zarar verdi" diyor ya...
Sanıyorsunuz ki, çok hazırlıklılar...
Hemen önümüzdeki eğitim yılında bu sisteme geçilecek. Okullar, öğretmenler, yönetmelik, müfredat her şey hazır...
Yok canım nerde?..
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bile ne olduğunu, ne olacağını bilmiyor.
Bilgilendirme toplantısında diyor ki: “Bu kanun eğitim sisteminin sorunlarını çözen bir kanun değil, sadece yapısal düzenleme yapan bir kanun. Sorunlar bugünkü kanunu çıkartmasak da vardı, çıkarttığımızda da devam edecek. Başka kategorilerde çözülmesi gereken bir sorun. Bu açıdan bakıldığında, ben zaten o nedenle gel git yaşıyorum.”
Bakan sorunların devam edeceğini kabul ediyor ve ekliyor; “Ben zaten gel git yaşıyorum.”
Daha sonra diyor ki; “Bu kanunu tartışıyorsak, fen lisesinde veya imam hatip lisesinde matematik dersinin az olduğuna dair bir tartışma açmanın ne gereği var? Bunun anlamı yok. Toplum bunları tartıştığı zaman bunlarla kanunla bağlantı kuruyor, halbuki bu söylenenlerin bunlarla hiç ilgisi yok. Bunlar diğer sorunlarımız, yeri geldiğinde çözeceğiz.”
Yani uygulamada hiçbir plan program yok. Yeri geldiğinde çözülecek tüm sorunlar. Geçelim…
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde ne dedi?
“Bizim eğitim seviyemiz 6,5. Yani 6'yı bitirmiş ama 7'ye geçememiş bir eğitim seviyemiz var. Yani eski tabirle 7'den terk. Bu eğitim seviyesi ile ne dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde olmamız ne de hedeflediğimiz 25 milyar dolarlık ihracat mümkün.”
Diyor ki, bu eğitim seviyesi ile 2023 hedeflerine ulaşmamız mümkün değil.
Sonra da yeni sistemin eğitim süresini artırmayı hedeflediğini söylüyor. Fakat Milli Eğitim Bakanı diyor ki; “Sorunlar devam edecek, sıkışırsak çözebilirsek çözeceğiz.”
Zaten, eğitim kalitemiz de malum çok aşağılarda…
OECD'nin üç yılda bir yaptığı PISA sınavında Türkiye, 65 ülke arasında maalesef 41'inci yer alabildi. Bu sınavda Türk çocukları bütün konularda OECD ortalamasının altında kaldı. Genel sıralamada Avrupa ülkeleri arasında sonuncu oldu. Genel değerlendirmede 2000 yılından bu yana yapılmakta olan bu yarışlarda hep son sıralardayız.
Bu konuda Çarşamba günü Milliyet yazarı Metin Münir bir yazı yazdı.
Diyor ki; “Türkiye'de on beş yaşındaki öğrencilerin yüzde 25'i okuduğunu anlamıyor. Yüzde 42'si basit matematiksel problemleri çözemiyor. Tezgahtaki sistem değişikliği bu performansı değiştirmeyecek. Amaç, gene, eğitimin kalitesini yükseltmek değil. Bundan bahseden kimse yok, böyle bir beklenti de yok. Amaç “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik, yetiştirmek.”
Anlayacağınız: Amaç eğitim kalitesi değil, onun dışında her şey…