Youtube’ta kıyamet gibi kayıtlar yayınlanıyor. Cemaat sıkı çalışmış ve çalışıyor, belli... Neler neler duyuyoruz...
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı çökertme konuşmaları, kapıya gelen rüşvetçi için oğluna “tamamını vermezse alma” demeler, işadamlarının Ankara’da yedikleri ağır fırçadan sonra “sana ne dedi, ona ne dedi” muhabbetleri...
Havuz’da para toplama konuşmaları... Bir medya grubunu almaya zorlanan işadamı ile diğer medya grubunu alan işadamının “sana iyisini verdiler, bana kötüsünü” diyalogu... “Bana soruşturma var mı” diyen işadamına, “böyle bir şey olursa senin önüne yatarım” diyen bakan...
Yeter, sıkıldım... Şaşırdım da...
İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi asıl hakimi Metin Çelik’in izinli olması nedeniyle geçici görevlendirilen hakim İslam Çelik’in bir saat içinde kararla Rıza Zarrab ve bakan oğullarının serbest bırakılmasına...
Hukuku, adaleti bıraktım, vicdan yahu vicdan...
Mahatma Gandhi demiş ki; Vicdanın sesi bütün kanunların üzerindedir...
Üzerine söylenecek söz yok.
Aslında biz bu kayıtları, iddiaları dinleyip, yazıp, konuşup; Cemaatin ekmeğine yağ mı sürüyoruz, diye de düşünüyorum. Sanki memlekette Cemaat’e karşı bir sempati oluştu.
Ama unutmayalım ki; Ruşen Çakır’ın Vatan gazetesinde yazdığı gibi:
“Fethullah Gülen, cemaatinin bekasını her şeyin önüne koyduğu için çok ciddi stratejik hatalar yaptı. Bunların ilk akla gelenleri ÇYDD Başkanı Prof. Türkan Saylan’ın evinin Ergenekon soruşturması kapsamında polis tarafından basılması (13 Nisan 2009); Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın Devrimci Karargah davası kapsamında tutuklanması (28 Eylül 2010); gazeteciler Ahmet Şık ile Nedim Şener’in Odatv soruşturması kapsamında tutuklanmaları (3 Mart 2011).
Prof. Saylan eğitim alanında Cemaat’e rakip olduğu, Avcı Cemaat’i suçlayan kitap yazdığı, Şık benzer bir kitap hazırladığı ve Şener de Cemaat için çok değerli olan bazı polis şeflerinin Hrant Dink suikastıyla ilgilerini sürekli gündeme getirdiği için bu mağduriyetleri yaşadılar.”
Bu konuları yazmak istemiyorum diyoruz ama bakın nerelere geldi laf?
Ne yazmak istiyordum biliyor musunuz?
Teknolojide ne kadar geri kaldığımızı… Çok büyük bir atılımla elektronik ve özellikle cep telefonunda dünya birincisi olan Güney Koreli Samsung’un son cirosunun (178.6 milyar dolar), Türkiye’nin 2013 ihracatını (151.7 milyar dolar) geçtiğini söyleyecektim…
İhracatımızın üçte birinin düşük teknoloji ürünlerinden oluştuğunu… Yüksek teknolojili ürün ihracatının, toplam ihracatımızdaki payının sadece yüzde 2.6 olduğunu…
Türkiye’nin sadece 1.9 milyar dolarlık yüksek teknoloji ihracatına karşılık, Güney Kore 122, Çin 457 milyar dolar ileri teknoloji satıyor.
Anlayacağınız, dünyaya eski teknoloji satıyoruz ve yeni teknoloji alıyoruz.
Hesapladılar; Türkiye bir TIR cep telefonuna karşılık 432 ton demir, bir TIR bilgisayara karşılık 2612 TIR çimento, bir tek tomografi cihazına karşılık 25 TIR mermer satmak zorundaymış…
Tüm bu yazdıklarımın fakirlikle bir ilgisi olmalı…