Üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçmesine rağmen II. Dünya Savaşı, hakkında en çok söz söylenen, araştırmalar yapılan, kitaplar yazılan ve filmler çekilen meselelerden biri. Ama buna rağmen, o döneme ait hala aydınlanmamış ya da unutulmaya yüz tutmuş olaylar bizi şaşırtmaya devam ediyor. Mesela “Türk Pasaportu”nda bir grup kahraman Türk diplomatın Fransa’daki Yahudi kökenli Türk vatandaşlarını kurtarmak için hayatlarını ve kariyerlerini hiçe saymalarını izliyoruz. Tarihin tozlu raflarından çıkarılmış bu bilinmeyen hikâyeyi, yönetmen Burak Cem Arliel, hamasi söylevlerin kurbanı olmadan, samimi ve vurucu bir şekilde ele almayı başarıyor.
 
Belgesel mi Kurmaca mı?
 
Çoğu zaman belgeseller, anons çekimleri, arşiv belgeleri, tarihi fotoğraf ve videolar ile meseleyi görselleştirmeye çalıştıkları için seyirci, belgesellerden görsel anlamda çarpıcı bir şey beklemez. Birinci planda, belgeselin özünü oluşturan “gerçek” vardır. Tabii ki görsel dilinin gücü ile bizi şaşırtan istisnalar da yok değildir. Ama bu yazının konusu olan “Türk Pasaportu”ndaki kadar titiz bir işçilikle kotarılmış, etkileyici canlandırma sahneleri de her belgeselde göremeyeceğimiz yadsınamaz bir gerçektir.
 
Henüz filmin başında, canlandırma sahneler ile karşılaşıyoruz. Aslında bu, belgeselin devamında da ne ile karşılaşacağımıza dair önemli bir ipucu veriyor. Canlandırma sahneler o kadar başarılı ki film başladığında bu filmin bir belgesel değil de II. Dünya Savaşı dönemine ait kurmaca bir film olduğunu dahi düşünebilirsiniz. Bu noktada filmin belgesel ile kurmaca arasında bir yerde durduğunu da söylersek yanılmış sayılmayız.
 
Belgeselin Bel Kemiği: Röportajlar
 
Paris’ten trenle 10 günde İstanbul’a gelerek ölümden kurtulan tanıkların bir kısmı ile yapılan röportajlar, belgeselin bel kemiğini oluşturuyor. Röportajlar; canlandırma sahneler, tarihi belgeler, fotoğraflar ve videolarla desteklenip zengin bir anlatım dili oluşturuluyor.
 
Röportajlarda, olayları yaşayanlar başından geçenleri anlatırken, bu görüntüler sanki bir flashback gibi canlandırma sahneler ile ekrana geliyor. Belgeselin canlandırma sahneler konusundaki başarısından zaten söz ettik. Ama röportajlarla paralel giden bu tarz canlandırma sahneler; sağlam, akıcı ve tutarlı bir hikâye kurmak konusunda belgeselin en unutulmaz anlarını oluşturuyor.
 
Unutulmuş Kahramanların Hikâyesi
 
Aslında Türk diplomatlar sadece Türk vatandaşı olan Yahudileri değil; Türk olmayan birçok Yahudiyi de sahte Türk pasaportları ile ölümden kurtarmayı başarıyor. İnsanı hayatın merkezine koyan duruşlarından hiç taviz vermeyen bu kahramanların isimlerini tekrardan hatırlattığı için bile “Türk Pasaportu” izlenmeyi fazlasıyla hak ediyor. Ama bu belgesele sadece duygusal bir bakış açısıyla yaklaşmak da harcanan onca emeğe haksızlık olur.
 
“Türk Pasaportu”, araştırma konusundaki üstün çabası, röportaj kesitlerini akıcı bir bütüne dönüştürmesi ve birçok kurmaca filmde bile göremeyeceğimiz kalitedeki canlandırma sahneleri ile mutlaka izlenmesi gereken bir belgesel drama örneği olduğunu ispatlıyor.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981