İnsan azıcık utanır, sıkılır
Tek başına iktidar olsa çok sürmez. Gözle görülür koalisyon olduğunda ise hiç sürmez. Bir Hükümet, kapalı kapılar ardında yapılan koalisyonlarla, üstelik ülke dışındaki güçlerle koalisyon yaparsa maalesef gerçeği görebilme saati çok yavaş işler.
Aklın alabileceği ve yer yer alamayacağı denli çok yönlü ve etkili propaganda; pireyi deve gösteren tatlı vaadler, avantalar halkı adeta büyülerken, gözler yavaş ilerleyen zamanın bile durduğunu sanabilmektedir.
Yine de insan azıcık utanır, sıkılır. İnsan dediğinin utanması, arlanması olur.
Füze Kalkanı için örneğin...
ABD’nin hedefi İran. Bunu görmemek mümkün mü? Adı geçse ne olur, geçmese ne olur? İran’ın Şahap 3 füzesi 2500 kilometre menzilli. İsrail ve Türkiye dışında batılı hiçbir ülkeye ulaşamayacağı kesin. ABD’nin Türkiye ve İsrail’i yanyana koyarak İran ile savaş halinde tutmak istediği öyle açık ki...
Şimdi bazı gerzekler çıkıp PKK terörü için diyecek? PKK karargahı Kandil dağı ABD’nin egemen olduğu bölgede değil mi? Irak’ı işgal ederken, aynı ABD nükleer silah var dememiş miydi? Ne çabuk unuttuk?
İran’ın yönetimi öncelikle İran halkını ilgilendirir. Füzeler, savaşlar halkın ölümü demektir. Türk halkının İran halkı ile ne zaman, ne alıp veremediği oldu ki? Tarihimizin en uzun soluklu komşusudur, İranlılar?
Halkların halklara düşmanlığı, yalnızca hastalıklı beyinlerin ürünüdür!
Hükümetlerin hükümetlere düşmanlığından söz edeceksek; ABD ve AB’den daha ahlaksız, daha entrikacı bir düşman var mı? İç donumuza kadar aranmadan giremediğiniz ülkeler hangileri, baksanıza! Hangi halk, bunca zamandır kapısında dilenci yapıldığı AB tarafından bu kadar aşağılandı?
Bu nasıl bir Hükümet’tir ki, AB üyesi olmayan ülkelerin halkları Avrupa’da vizesiz gezerken, kapısında bekleyip halkını aşağılatır? Bu nasıl bir Hükümet’tir ki; referansını İslam diye yuttururken, İsrail’in savunması için halkının can güvenliğini tehlikeye atarak Müslüman komşu halkları ile karşı karşıya getirir?
Bu soruların hepsinin yanıtını; biraz sorup, sorgulasa halkımın yüzde 90'ı doğru biçimde verebilecek durumdadır. Nasıl oluyor da tütsülenmiş, büyülenmiş gibi sessiz ve suskun biad ediyor, anlamaya çalıştığım bu!
Hükümet Türkiye’yi sıcak para olarak aldığı borçla yönetiyor. Halkı da “dış borcu azalttık” diye salak yerine koyuyor. Halk sanıyor ki dış borç denilince yalnızca IMF’den alınanlar anlaşılır. Halk sanıyor ki, Hazine dışarıdan borçlanırsa adı dış borçtur.
Eğer yurdumun iktisat fakültelerinde akraba, eş, dost akademisyen yapılmasaydı; çoğu kamudan beslenen şirketlere danışmanlık yapmasaydı ve çoğu AB fonları peşinde koşmasaydı; bunları anlatacak adam gibi iktisatçılarımız bulunurdu. Oysa hepsi eşşek gibi biliyorlar Türkiye ekonomisinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu.
İnsan azıcık utanır, sıkılır!
Günde 50 milyon dolar, yabancıların getirdiği sıcak paraya faiz ödüyor bu ülke.
2000 yılında 61 mevduat bankasının 18'i yabancı sermayeliydi. Bugün mevduat bankalarının sayısı 32'ye inmiş durumda ve bunun 17'si yabancı.
Kalan 15 yerli görünen bankanın da halka açık hisselerinin çoğunluğu yabancıların elinde. Kişisel tahminime göre piyasanın kullandığı kredilerin yüze 80'i yabancıların parası. Türkçesi dış borç!
Hazine’nin iç borçlanma dediği tahvil ve hazine bonoları da yüzde 90 oranında bankaların elinde. 500 milyar dolarlık borcun adı iç borç ama özü dış borç.
Özelleştirmelerle kamu işletmeleri satıldığı için, özel şirketlerin yüzmilyarlarca dolarlık borcu da dış borç.
Bunlar halkı ilgilendirmiyor öyle mi? Bu borçları uzaylılar mı ödeyecek? Bu borçlar Hükümet’in yabancılar karşısında elini kolunu sımsıkı bağlamış değil mi?
Makyajı ne olursa olsun, Türk ekonomisi yabancılara kuma verilmişken, halkın gözlerini geçici körlüğe uğratmak, Hükümet’i utandırmıyor olabilir.
Ben en azından; görüp, bilip seyredenlerden olmak istemiyorum.