Stallone ve Banderas’lı “Assassins” (Suikast Çemberi, 1995) için yazdıkları senaryo ile adlarını duyurmuş ve “The Matrix” (1999) ile efsaneleşmiş bir ikili onlar! Wachowski Kardeşler dendiği zaman, akla ilk olarak gelen The Matrix filminden bu yana tam 24 yıl geçti. İlk “Matrix”den sonra çektikleri her filmle hayranlarını biraz daha hayal kırıklığına uğratan Wachowski’ler, serinin dördüncü ve son filmi olan “The Matrix Resurrections” (2021) filminden önce “Jupiter Ascending” (Jüpiter Yükseliyor, 2015) ile karşımıza çıkmışlardı hatırlarsanız. Bu film, onların yaratıcılıklarını takdir etmemiz açısından değil, yaratıcılıklarının nasıl bir kısır döngüye girmiş olduğunu görmemiz açısından önemliydi. Zira “Jüpiter Yükseliyor”, adeta kötü bir Matrix kopyası gibiydi…
 
Külkedisi’nin Uzay Macerası
 
Daha önceden Neo’ya beyaz tavşanı takip ettirerek Alice Harikalar Diyarında’ya selam çakan Wachowski’ler, bu kez de Külkedisi’ni bir uzay operasının başkahramanı yapıyorlar. Olmazsa olmaz aşk unsurunu da Güzel ve Çirkin masalından ödünç alıyorlar. Filme hiçbir katkısı olmayan ve çoğu zaman rahatsız edici bu aşk hikâyesi, Jüpiter ve onun kurtarıcısı yarı-kurt yarı-insan olan Caine Wise arasında geçiyor. Bir anlamda bu filmin Trinity’si olan Caine, bir unvanlıya saldırdığı için görevinden atılan bir lejyonerdir. İlk başta sadece tekrar görevine dönebilmek için Jüpiter’i, Titus Abrasax’a götürmeyi kabul eden Caine, daha sonradan âşık olduğu Jüpiter’i korumak için her şeyi göze alacaktır. Hatta o kadar ki Caine ortaya çıktığı andan itibaren, sürekli Jüpiter’in hayatını kurtaracak ve asıl kahraman acaba hangisi diye düşünmemize sebep olacaktır!
 
Büyük Bütçeli B Filmi
 
Jüpiter Yükseliyor, şimdiye dek gördüğümüz tüm bilim-kurgu filmlerinin hatırlatacak sahneleri bir bir sıralayarak yeni olan hiçbir şey ortaya koymuyor. Joseph Campbell’in monomitos aşamalarının ve kahraman arketipinin başarıyla uygulandığı “Star Wars” serisi başta olmak üzere “Star Trek” serisi, “Signs” (İşaretler, 2002), “Green Lantern” (Yeşil Fener, 2011), “Guardians of the Galaxy” (Galaksinin Koruyucuları, 2014) gibi birçok filmin ismini bu esinlenme silsilesinin arasında sayabiliriz. Ama bunun yanında Hollywood’un iki önemli yönetmeninin çektiği bir filmde, saçma sapan sahnelerle karşılaşmak, yeni bir şeyler görememekten daha çok hayal kırıklığına sebep oluyor!  Her şeye rağmen Wachowski’lerin diğer filmlerinde olduğu gibi bu filmlerinde de görsellik konusunda kusur bulmak biraz zor. Üstelik “Matrix” serisinden sonra “Jüpiter Yükseliyor” ile bildikleri sulara geri döndüklerinden, çizgi roman estetiğindeki görüntüleri, dur durak bilmeyen etkileyici aksiyon sahneleri,  görkemli mekân tasarımları ile görsel bir şölen sunmayı fazlasıyla başarıyorlar. Fakat burada ayrıca bir parantez açmak gerek. Etkileyici ve pahalı görsel efektlerin yanında filmin makyaj konusundaki başarısızlığının beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemeden edemeyeceğim. Fazlasıyla eğreti duran grotesk makyajlı karakterler Wachowski’lerin nasıl bir film çekmeye karar veremediklerinin bir tezahürü aslında. Tüm bunları söyledikten sonra Jüpiter Yükseliyor, bir blockbuster mı yoksa bir B-filmi mi karar vermek güç…
 
“Matrix” serisi ile bilim-kurgu sinemasını tabiri caizse yeniden dirilten, bilim-kurgunun bir alt türü olan uzay operasına yeni bir soluk getiren Wachowski’ler, maalesef “Jüpiter Yükseliyor” ile türün klişelerini sıralamanın, ucuz bir bilim-kurgu zırvası yaratmanın ötesine gidemiyorlar. Filmin sonunda Jüpiter ve Caine -tıpkı ilk Matrix filminde Neo gibi- gökyüzüne doğru uçuyorlar. Umarım bu gönderme, devam filmlerinin bir habercisi değildir!
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981