Erken kıllandığım için hep yaşımdan büyük gösterdim. Bu durumdan şikayetçi değilim. Gerçi olsam da bir şey değişmeyecek. Faydaları oldu çoğu kez. Belki bazen ben anlamadan zararları da olmuştur. Anlamadıysam sorun yok demektir.

On beş yaşındaydım. Futboldan az çok anlarım. Her gün sahilde maç yapıyorduk. Oynadığım herkesten iyiydim. Hepsini geçebiliyordum, en çok golü ben atıyordum, benim takımım üç kişiyse karşı taraf beş kişi oluyordu ama yinede yeniyorduk. Kendimi iyi hissediyordum zayıf bir rakiple maç yaptığımızda.

Bir gün biz maç yaparken güneş gözlüğü olan, uzun boylu, bizden yaşça büyük bir kadın geldi. ‘Hi’ dedi. Şaşırdık. Yabancıydı. ‘Hi’ dedim. Arkadaş, ‘anaa karı İngiliz’ dedi. Bende, ‘ne alakası var belki başka bir ülkenin insanıdır’ dedim. Sonra kurduğum bu saçma cümleye kendim şaşırdım.

Kadına, ‘ver ar yu fırom’ dedim. Çek olduğunu söyledi. Biraz önce İngiliz diyen arkadaş, ‘anaa Çekmiş ya la’ dedi. Hepimiz heyecanlandık. Etrafına doluşup, adını sorduk. ‘Petra’ dedi. Yaşını sordu bir arkadaş. Anladığımız kadarıyla ‘ben sizin anneniz yaşındayım’ gibisinden bir cümle kurdu. Olsun Petra dedim içimden, aşkın yaşı olmaz. Sonrasında ‘adidas’ falan demeye başladı. Hiçbir şey anlamadık. Kurduğu adidaslı cümlenin sonunda da ‘ok’ diyip göz kırpıyordu. En sonunda ‘ok’ dedik. Gitti. Adidas spor ayakkabılarıyla geldi. Bizimle maç yapmak istiyormuş ama spor ayakkabılarıyla oynayacakmış. En iyi dil vücut dilidir. Bende ayağımı gösterip vücut diliyle, ‘bak Petracım biz ayakkabı giymiyoruz. Sen giyersen bizim sakatlanmamıza yol açabilirsin. Gel çıplak ayakla oyna’ dedim. Petra ağzını burnunu bükerek çıplak ayakla oynayamayacağını belli eden hareketler yapıp, bir şeyler söyledi. Bende iyi dedim Petra oyna adidaslarınla. Şimdi çıplak ayakla oynar, bir şey batar ayağına, tırnağı kırılır falan. Dayanamam.

Petrayı karşı takıma verdim. Maç sırasında topu ayağımda çok tuttum. Petra topu almaya çalışırken sürtüyordu bana. O sürttükçe ben daha da çok tuttum topu ayağımda. Kıçımı dönüp bekledim topla. Maç hiç bitmesin istedim. Bir pozisyonda belime sıkı sıkı sarıldı ve bana göbeğimi göstererek ‘Ronaldo’ dedi. Anladığım kadarıyla bana Ronaldo gibi göbeklisin demek istedi. Sen iste Ronaldo da olayım, Romeo da dedim içimden. Duymadı beni. Maç bitti, oteline gitti. Bizim çocuklardan biri arkasından ‘Petra emesen?’ diye bağırdı. Arkasına bakmadı. Bende ardından baktım, Eros’un okunu yemenin verdiği huzurla.

Ertesi gün babam tekneyle açılacaktı. Bende malzemeleri taşımasına yardım ettim. Babam açığa gitti. Petra geldi yanıma ‘hi’ dedi. ‘Haay’ dedim, bu nasıl bir kadındır böyle. Petra İngilizcemin iyi olmadığını biliyordu. Bir taraftan vücut hareketleri yapıp bir taraftan da ‘tekne sizin mi’ benzeri bir şey söyledi. Ben tüm söylediklerini ‘galiba böyle’ dedi diye düşünüp cevaplıyordum. Bende ‘evet’ dedim, bizim. Denizi gösterip ‘tekneyle gezelim’ gibi bir şey söyledi. Bende ‘olabilir’ dedim. Eliyle oturalım işareti yaptı. Oturduk, konuştuk. Amerika’da yaşıyormuş. Sporcuymuş. Voleybol ve basketbol hocalığı da yapıyormuş. İki kız kardeşi varmış. Biri İtalya’da yaşıyormuş. Biri de İstanbul’da bir otelde çalışıyormuş. Tabi benim anladıklarım bunlar. Bana ‘sen neler yapıyorsun?’ dedi. Bende ‘öğrenciyim’ dedim. İstanbul’da yaşıyorum. Petra karnını tutup, elini karnında aşağıya yukarıya gezdirerek ‘ımm efeees’ dedi. Bir taraftan da dudaklarını ısırıyordu. Vay be dedim, kaderde Çek bir kadının kötü emellerine alet olmakta varmış. ‘İçeriz tabi ki de’ dedim. Yaşımı sordu. Bende yalan söylemedim ve ‘on beş’ dedim. İnanmadı. ‘Şaka’ dedi. Bende ‘hayır on beş’ dedim. Sonra önündeki bir parça kumu düzeltti ve rakamla on sekiz yazdı. Bende sildim ve on beş yazdım. ‘Bira alalım’ dedim. ‘Otele gidelim’ dedi. Odasına gittik. Elinde iki birayla geldi. O ana kadar güneş gözlüklerini hiç çıkartmamıştı. Gözlüklerini çıkartmasını istedim. Hayır dedi. Israr ettim. Gözlüklerini çıkarttı. Mavi göz bir insana ancak bu kadar yakışamazdı. Gözlükleri çıkarttığında o güzellikten eser kalmamıştı sanki. Çirkin değildi ama gözlüklü kadının gözlüksüz halini hiç böyle hayal etmemiştim. Ya da onu gözlüksüz hiç düşünmemiştim de diyebiliriz. ‘Kaç yaşındasın?’ dedim. ‘Otuz iki’ dedi. Açtım, küçüktüm, merak ediyordum. Neredesin ve neler yapıyorsun bilmiyorum ama sevgiler Petra…
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981