1 Kasım’da yapılacak olan seçimlere sayılı günler kaldı. Haliyle seçim yarışı da bir hayli kızıştı. Tüm siyasi partiler, milletvekili adayları, parti teşkilatları sahada vatandaşın desteğini istiyor.
1 Kasım’da yapılacak olan seçimlerin öncesinde birçok şey değişti. Partilerin söylem tarzı, seçim beyannameleri, program stratejileri… Fakat bir şey hiç değişmedi. Muhalefet partilerinin birçoğu halen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a saldırarak oy almanın, bu şekilde muhalefet yapmanın doğru olduğunu düşünüyor.
AK Parti’nin genel başkanı ve muhalefetin rakibi Ahmet Davutoğlu olmasına rağmen, bu siyasi partiler Recep Tayyip Erdoğan’ı kendilerine rakip olarak görüyor ve seçim stratejilerini buna göre belirliyor.
Doğru mu? Bana göre yanlış.
Neden mi?
İşte bu soruya herkes farklı bir senaryo, değişik bir düşünce üretebilir. Ben bugün sizleri 2001 yılına götürmek istiyorum. AK Parti kurulduğu günlerde arkasına aldığı büyük bir rüzgârla girdiği ilk seçimlerde iktidara gelmiş bir siyasi hareket olarak tarihe geçti. Daha sonra girdiği tüm seçimlerde oyunu arttırarak seçim kazandı.
Dünya’nın bir çok ülkesinde hükümetler İngiltere, Amerika, İsrail ve Almanya’nın izni olmadan kurulmaz. Türkiye’de bu ülkelerin desteğini almadan kurulan tek hükümet Erbakan hükümetiydi. Onunda ömrü kısa oldu. Ya da kısa olması için bazı güçler devreye girdi.
Erbakan’ın düşünceleri ile büyüyen Erdoğan, bunu iyi analiz etti ve bir oyun oynadı. Bu süre içerisinde Müslüman coğrafyasında yaşananlara canı sıkılsa da sesini çıkartmadı. Çünkü herşeyin yeri ve zamanı vardı.
O zaman; 2009 yılı, yer ise Davos toplantısıydı… O dönem Başbakan olan Erdoğan, “One Minute” çıkışı ile dünyayı adeta yerinden oynattı. Erdoğan’ın bu ülkelere oynadığı oyun ortaya çıksa da, artık iş işten geçmiş Erdoğan ciddi bir güce erişmişti. Öyle ki İsrail Dış İşleri Bakanı o dönem; “Erdoğan bize ihanet etti” açıklamaları yapmıştı.
Soruyorum size? Erdoğan'ın İsrail'e yaptığı ihanet ne olabilir?
Tabi ki, onlara oynadığı oyun.
Türkiye’nin bir güç olması için böyle bir oyun gerekiyordu. Ne yani hep bu ülkeler mi bizi uyutacaktı? Birazda bizim onları uyutmamız gerekiyordu. “One Minute” çıkışından sonra devir değişti. Bu ülkelerin daha önce methiyeler yağdırdığı Erdoğan düşman ilan edildi. Türkiye bir kaos ortamına doğru ilerledi. Birçok yerde patlamalar meydana geldi. Ekonomi de dengeler bozuldu.
Daha önce huzurun hâkim olduğu ülke de biranda kötüye gidiş başladı. Neden mi? Birileri öyle istiyordu.
Birileri öyle istediği için bu ülke topraklarında kutuplaşma, ekonomide bozukluk, terör vasıtsı ile kaos ortamı oluştu. Ne yazık ki ülkemizde de bu kişilerin ekmeğine yağ süren gruplar vardı.
Uzun lafın kısası ne yapsalar olmadı ve bugünlere kadar geldik.
Şimdi bir seçime gidiyor Türkiye. Seçimin tarihi 1 Kasım! Önemli bir tarih. Vatandaş bu seçimlerde, Yeni 1 başlangıç mı diyecek? Yoksa dünyaya One Minute (bir dakika) mı diyecek, bekleyip göreceğiz? Fakat süreç böyle ilerlerken siz siz olun öyle kenarda durup ‘banane’ demeyin. 1 Kasım’da, 1 şey söyleyin!