Kıymetli okurlarım, merhaba.

Hem yakınırız hem de eşimizden, dostumuzdan ve arkadaşlarımızdan “hayat kısa” diye çok duyarız değil mi? Elbette, çok doğru bir söz.

Çünkü bize sınırlı verilmiş bir yaşam süresine sahibiz. Doğduğumuz andan itibaren bir yandan yaşamaya bir yandan ölmeye başlıyoruz. Kaç yıl yaşarsak yaşayalım 60-70-80-90 hadi 100 olsun fark etmez. Çünkü göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor zaman.

Hiç unutmam, çocuktum, köyde çok yaşlı bir dedemiz vardı. Kendisine; “Ne yaşadın ne gördün dünyada?” diye sorulunca; “Oğlum güneş şuradan doğdu şuradan battı diye eliyle doğu ve batıdaki dağları gösterirdi. Yani ömür denilen zaman bu kadar kısa.

Zamanın içinden geçerken veya biz zamanın içinden geçerken “zaman sorunu” içindeyiz. Yapacak çok şey var iken çok şey yapmamız gerekirken her şeyi kendimiz tecrübe etmemiz, her şeyi kendimiz deneyimleyip öğrenmemiz için zaman yok. Zaten halk arasında güzel bir söz var ya “Amerika kıtasını tekrar keşfetmek” gerekmiyor diye. Bu deyimde anlatılan sizden önce yaşayanlardan, sizden önceki buluşlardan, imkanlardan yararlanmak lazım. 

Bizden öncekiler tecrübelerini atasözleri ile bize boşuna aktarmamışlar. Alın size reçete, ilaç, hap. 

Yok eğer ben her şeyi kendim tekrar dener bulurum derseniz boşa zaman harcarsınız. 

Bu sizi fakirleştirir. Çünkü başkalarının aklını kullanmayan insanlar fakir insanlardır. O işe kafa yoranlardan faydalansalar işleri kolay olacaktı.

Tecrübeler deniz feneri gibidir. Bize yol gösterir, rehberlik ederler.

Güzel atasözlerimiz var değil mi?

“Bin bilsen de bir bilene danış.”

“Bildiğin ayranı bilmediğin yoğurda değişme.”

“Sütten ağzı yanan, ayranı üfleyerek içer.”

“Akıl akıldan üstündür.” vs. vs.

Eleanor Roosevelt’in güzel bir sözü var: “Başkalarının hayatından ders alın. İnsan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor.” Ne kadar doğru ve yerinde bir söz.

Tecrübe ya da deneyim, bir konuda zamanla elde edilen bilgi birikimidir. Deneyim, iş dünyasında belirli bir uzmanlık alanında pratik kazanma, sorunlara çözüm bulma ve iş süreçlerini yönetme yeteneğini geliştirme gibi unsurları içerir. Tecrübe ise deneyimlerin ötesine geçerek, bu deneyimlerden elde edilen derinlemesine bilgi ve anlayışı ifade eder. 

Yaşarken gerek kişiler gerek kurumlar açısından en önemli şey hiç kuşkusuz tecrübelerini biriktirmek, kendinden sonrasına aktarmaktır. 

Şayet böyle yapmaz iseniz, sizden sonraki kişiler ve toplumlar aynı hataları yapmak durumunda kalırlar. Tabiri caiz ise aynı dersten devamlı sınıfta kalırlar. Doğal olarak ta bu sizi büyük bir zaman kaybına götürür.

Hepimiz biliyoruz ki tecrübe sahibi olabilmek için büyük bedeller ödeniyor. Büyüklerimiz, hayatta yenilmiş kazıkların bileşkesine tecrübe demişler. Yani çok maliyetli bir şey. Hatalar yapılıyor onun için.  Kim ki tecrübelerden ders alır ve tecrübeler kendini olgunlaştırırsa, ona akıllı diyoruz. Anlamayanlara ise toplum ahmak ve cahil diye unvanlar veriyor.

Evet, tecrübeler bize çok kıymetli bir rehber, fiyat biçilemez bir değerdir.

Tecrübe, bir insanın yaşadıkları değil, yaşadıklarının onda bıraktığı izler ve o izlerden nasıl faydalanılacağıdır. Tecrübe, ruha ve kalbe çok iyi gelir. Hiçbir insanın bilgisi, edindiği tecrübenin ötesine geçemez.

Vereceğiniz İyi kararlar tecrübe sayesindedir, tecrübe ise kötü kararlar sayesinde edinilmiştir.

Tecrübe; geçmiş zamanda başlayan ve şimdiki zamanda noktalanan birikimlerimizin tamamıdır.

Şimdi tam zamanı sanırım, tecrübenin önemine ilişkin şu güzel hikâyeyi sizlerle paylaşmak isterim.

Çok büyük bir fabrikanın içinde hayati önem taşıyan makinelerden birisi arızalanır. Yetiştirilmesi gereken acil siparişler vardır. Bütün mühendisler makinenin başına toplanarak arızanın ne olduğunu bulmaya çalışırlar.

Zaman şirket aleyhine çalışmakta ve arızalı makine yüzünden üretim yapılamamaktadır.

Sonunda eski ustalardan birisi mühendislerin yanına giderek bu makineyi onaracak kişiyi tanıdığını söyler. Herkes kim olduğunu sorar ve hemen çağrılmasını isterler. Ustabaşı mühendisleri bir konuda uyarır. Getireceği kişi çok yüksek ücret almaktadır. Bunu duyunca patrona sormak zorunda kalırlar. Patron zararın büyüklüğünün farkında olduğundan hiç düşünmeden çağrılmasını ister.

Neyse bizim önemli adam arızalı makinenin başına bir şekilde getirilir. Tamirci makinenin etrafında biraz döner ve ardından eline aldığı çekiçle bir noktaya sertçe vurur. Makine hamlenin ardından birden çalışmaya başlar. Mühendisler ağızları açık şekilde tamirciye bakmaktadır.

Ardından birisi tamirciye dönerek “Usta aldığınız 50 bin lira bu kadar kısa süren bir işi için fazla değil mi?” diye sorar.

Tamirci gülerek “Haklısınız” der. “İş için aldığım ücret bin lira, geri kalanı nereye vurmam gerektiğini öğrenmem için harcadığım tecrübenin karşılığı” der.

Çok değerli okurlarım, elbette tecrübelerimiz çok önemlidir. Faydalanın tecrübelerden, aktarın sizde tecrübelerinizi, korkmayın. Paylaştıkça büyür her şey. Size ait ne var ki kiracı olduğunuz dünyada! Hayat kısa, çok çalışın ve açın özgürce tecrübelerinizi insanlığa. Bu dünya kimseye kalmaz.

Sevgiyle, tecrübeyle kalın.

Nedret Demir
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Misafir Avatar
Halük Öztekin 1 ay önce

Çok güzel bir yazı.Tebrik ediyorum. Kaleminiz bereketli olsun Değerli Kardeşim.

banner376

banner375

banner377

banner981