Anayasa taslağını incelemeye bile gerek yok. Verilecek oy bellidir.
Maksat halkın anayasası, sivil anayasa, demokrasiyi genişletmek falan değildir.
Halkoylaması iktidara onay mekanizmasına dönüşmüştür. İktidar anayasayı değil, icraatlarını ve bizi bekleyen baskı rejimini onaylatma peşindedir.
Korku imparatorluğunu daha da büyütmek için kandırılan halk sandık başına çağrılmaktadır.
Çünkü anayasa halkın tüm kesimlerinin katılımı ve mutabakatı ile hazırlanan bir toplumsal sözleşmedir. Dinci siyaset baronlarının ve 8 yılda dolar milyarderi olan onların destekçisi muhafazakar burjuvazinin anayasası halkın anayasası değildir.
Bu, tam kontrol altına alamadıkları kurumları emri altına almak amacıyla hazırlanmış bir metindir.
Üniversite reformundan, bir 12 Eylül ürünü olan YÖK’ün kaldırılmasından söz etmeyenlerin anayasasıdır. Çünkü o kurumu tamamıyla ele geçirmişlerdir.
Bu, ağırlıklı olarak dinin yönlendirici olacağı tek parti diktatörlüğüne gidiş için yapılan halk oylamasıdır.
Bu, YAŞ kararları öncesinde referandum kampanyasının başladığı gün 102 subaya yakalama emri çıkaran sözde darbelere karşı ancak, darbelerle beslenen bir zihniyeti oylamak için yapılan referandumdur.
12 Eylül darbesi döneminde yükselişe geçen ve o darbeye çok şey borçlu olan bir zihniyetin oylanmasıdır.
12 Eylül döneminde masum insanlar asılırken, işkence görürken sesini çıkarmayanların, şimdi meydanlarda “darbelere hayır” babalanmalarının inandırıcı olmadığı bir halk oylamasıdır.
12 Eylül Anayasası’na gözünü kırpmadan “evet” diyenlerin şimdi acayip demokrat, darbe karşıtı, işkence protestocusu, hak ve hukuktan yana olduğu anayasa referandumudur.
“Madde 24 darbecilerin yargılanmasının yolunu açıyor” deyip de, askere silahla müdahale hakkını veren TSK İç Hizmetler Kanunu’nun 85. maddesine dokunmayanların ve dokunmayacakların anayasasıdır.
Sonuna kadar faşist bir darbe olan 12 Eylül ile uğraşmayıp, “sen aklından darbe geçirdin” diye Mustafa Balbay’ı suçunu bilmeden 536 gündür içerde tutanların anayasasıdır.
“Darbe, darbe” diye halkı kandırıp, “sivil darbe” yapanların anayasasıdır.
Havuzlu villalarda oturanların, “benim boyum bir seksenbeş” diye böbürlenenlerin anayasasıdır.
Medyayı yandaşlarına armağan edenlerin, gazeteleri, yazarları susturanların, telefonları dinleyenlerin anayasasıdır.
Halkın en temel ihtiyacı olan; parasız eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, su, temiz bir çevrede yaşama, güvenceli çalışma hakkını anayasal güvence altına almayanların küçücük bir adım bile atmayanların anayasasıdır.
Tekel işçilerine atıp tutanların, Güler Zere’ye sesini çıkarmayanların, Engin Ceber’i görmezden gelenlerin, Hırant
Dink davasını türlü yollara saptıran hatta Nazi benzetmeleri yapanların anayasasıdır.
Sendikalaşma hakkından söz etmeyenlerin, grevi ağzına almayanların anayasasıdır.
İşten çıkarılmaları zorlaştırmayanların “evet” istediği anayasadır.
İki çocuğunu okutmak için yaz sıcağında hamallık yapan ve onca yükün altında, kalp krizinden ölen öğretmen Ahmet Fazlı Elçi’yi görmezden gelenlerin anayasasıdır.
Vergi adaletsizliğine dokunmayanların, yoksul kesimlerin sırtına KDV, ÖTV gibi vergileri yükleyenlerin, ücretliden alınan vergilerle bütçeyi kurtaranların, kurumlar ve gelir vergisi oranlarını düşürenlerin anayasasıdır.
Kamunun elindeki bütün ekonomik işletmeleri özelleştirme adı altında peşkeş çekenlerin, özelleştirme sonrasındaki işten çıkarmalara göz yumanların anayasasıdır.
Bu benim anayasam değildir.
Metni de incelemedim, gerek de yok. Hazırlayanların hepsini gayet iyi tanıyorum.
Tek üzüntüm; şekerin içine saklanmış pisliği yemeye hazırlanan; medyanın ve yalaka liberallerin kandırdığı, nasıl bir geleceğe doğru ilerlediğimizi görmeyen sıradan insanlardır.