Prof. Dr. Orhan Gedikli’nin organize ettiği, Prof. Dr İbrahim Balcıoğlu ve Prof Dr. Sefa Saygılı gibi isimlerinde yer aldığı heyetle Türklerin kadim yurdu Altaylar’daki belgesel çekimlerimizi tamamlayarak, Sibirya'nın başkenti Novosibirsk’e geliyoruz. 
Rusya'nın 3. Önemli şehri olan bu kent Trans-Sibirya Demir yolu üzerinde üniversiteleri ve Bilimler Akademisi ile biliniyor. 
Altay Türkleri için kutsal olan Obi nehri ve Obi gölü çevresindeki bu şehirde ilk durağımız tarihi Demir yolu köprüsü ve Demir yolu müzesi. 
  Sibirya Demir yolu inşaatında çok sayıda Türk, esirlerde çalıştırılmıştı. Demir yolu müzesinde Kafkas ve Galiçya cephesinden Sibirya esir kamplarına esir Mehmetçikleri de taşıyan Trenlerde bulunuyor. Demir yolu müzesini gezerken, esir Mehmetçikleri de hatırlayıp ruhlarına Fatiha okuduk.
22 eylül Cuma günü, Novosibirsk’de 1916 yılında yapılan tarihi camiyi ziyaret ediyoruz gençler camiyi doldurmuş genç bir imam vaaz ediyor. Caminin Tataristanlı baş imamından bilgi alıyoruz bu şehirde üç cami daha var.
Bu kent 47. Bilimsel araştırma enstitüsü ve 15 bin Araştırmacı ve bilim adamı ile bilimler akademisine ev sahipliği yapıyor. Günde 150 trene hizmet veren istasyonda günlük 100 bin kişi yararlanıyor. 
 Milli tarih müzesinde Türk boyları ile ilgili önemli bilgiler yer alıyor. 
Dünyanın ikinci büyük bale binasına sahip, okur yazar resmî yüksek
yoğun trafik altında. Bir çok yeri gezmeye devam ediyoruz.
Akşam saatlerinde uçakla 4 saate yakın uçak yolculuğu ile önce Moskova'ya iniyoruz. Buradan yine 4 saate yakın uçuşla İstanbul'a geliyoruz. 7 gün süren Altay dağlarındaki belgesel çekimlerimizde 2000 kilometresi kara yolunda olmak üzere uçakla gidiş dönüşümde hesaplarsak on bin km ilk yol kat ediyoruz. Türkiye'ye dönerken kalbimiz ve gönlümüz Altay dağlarında yaşayan Türklerde kalıyor. 

ALTAY DAĞLARINI BİLMEDEN TÜRK TARİHİ ANLAŞILAMAZ
Sürekli, kullandığım “Tarih, tarihin yapıldığı ve yaşandığı yerde araştırılsın”sözü vardır. Bizde Devri Alem belgesel programı olarak Kültür ve Medeniyet tarihimizin ihtişamlı kültür coğrafyamızda araştırıp belgeselleştiriyoruz. Dağlar, nehirler, ovalar, kültür coğrafyamızın temel taşları ve sınır taşlarıdır. Altay dağları, yerinde görüp araştırılmadan bu muhteşem coğrafya doya doya yaşanılmadan ne yazılabilir, ne de Belgeselleştirilebilir. 
  Türk tarihi konusunda araştırma yapan Tüm bilim adamı ve akademisyenler Büyük Hun İmparatorluğu ve Göktürk Devletinin bu coğrafya da kurulduğundan söz eder. 2013 yılının Ağustos ayında, Altay Dağları’nın  bitiş noktası Sayan dağları eteğinde ki Yenisey ırmağı üzerinde iki önemli Türk Cumhuriyeti, Hakas ve Tuva bölgesinde araştırma yapmıştım. Ötüken’in başlangıç noktası olan Tuva’nın başkenti Kızıl’dan yola çıkmış, Ana-Say anlamına gelen Yenisey vadisinde ki Bengü yazıtlarını araştırıp Hakas’ın başkenti Abakan’dan, Sibirya’nın önemli şehirlerinden olan bir çok esir Mehömetçiğin şehit olduğu Krasyonars kentinde Belgeseller çekmiştik. Toplu şehitliklerde Fatiha okumuştuk. 

KADİM TÜRK YURTLARINDA ÜZÜCÜ DURUM  
Aradan 4 yıl geçtikten sonra şimdi de Avrasya’nın kalbi kabul edilen, kadim Türk boylarının dünyaya yayıldığı yer olarak bilinen Altay Cumhuriyeti ve Altay dağlarında, Ergenekon destanının yazıldığı Ergenekon ovalarındayız. Buralar, Tanrı dağları, Ural Dağları, Doğu Türkistan, Orhon kitabeleri, Yenisey Bengü yazıtlarının bulunduğu yerlere çok yakın mesafede. Ancak, kasıtlı olarak aralarında bağlantısı yok. Yol olmadığı için ulaşım imkanı da yok. Deyim yerindeyse Rusya, Çin ve Moğolistan kadim Türk coğrafyasını paramparça etmiş. Bu coğrafyayı gezip görünce, bu gerçeği çok daha iyi anlıyorum. 
  Bir başka daha gerçek var ki, bu Kadim Türk coğrafyasında yaşayan Altay, Hakas ve Tuva Türkleri büyük bir kültür asimilasyonu ile karşı karşıya. Hristiyan ve Budist misyonerler kendileriyle çok iyi anlaştığımız bölgede yaşayan Türkleri, zorla Hristiyanlaştırıyorlar. Bu Hristiyanlaştırmayı da burada ki devletler teşvik ediyor.  Altay dağlarında gelenek ve göreneklerini muhafaza edip, kültürlerini yaşayan soydaşlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Gezi boyunca Altay dağlarında bizleri yalnız bırakmayan 30 yaşındaki Aduçi adında ki rehberimiz Akcan diye adlandırılan Gök Tanrı’ya inanıyor. İslam hakkında fazla bilgiye sahip değil. Altay Türklerinin, Ruslarla evlilik yapmasından şikayetçi. Türkiye kamuoyu Altay, Tuva ve Hakas Türklerinden maalesef habersiz. Burada yaşayan Türklere karşı çok önemli görevlerimiz olduğuna inanıyorum. Bu duygular içerisinde Türkiye’ye dönüp, Yeşilköy hava limanına indiğimizde Umre’den dönen çok kalabalık bir Türk grupla karşılaştım. Bu grup, hava limanının dışarısında yakınları tarafından büyük alkışlar, programlar ve sloganlarla karşılanıyordu. Acaba bu dönen Umreciler kaçıncı kez Umre’den dönüyorlardı? Biz Müslümanlar olarak üst üste defalarca Umre’ye giderken, bir mahalleye yan yana bir çok cami yapıp, altına marketler ve ticarethaneler yaparken, atalarımızın geldiği kadim Türk yurtları Altay Dağları, Yenisey ırmağı, Tanrı Dağları, Tuva ve Hakas bölgesinde misyoner örgütler, Türk kardeşlerimizi Hristiyan ve Budist yapmaya devam ediyor. Gerçekten hem üzücü hem de düşündürücü. Kadim Türk coğrafyasına karşı devlet ve millet olarak  sorumluluğumuz var. Unutmayalım sorumluluğunu yerine getirmeyenlerden tarih hesap sorar. 

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981