1976 yılından beri Boks filmi dendiğinde çoğu kişinin aklına “Rocky”nin geldiğine adım gibi eminim. Ama Rocky’den tam 14 yıl önce çekilen bir filmin, Rocky için önemli bir esin kaynağı olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Tabii ki “Requiem for a Heavyweight” (Altın Eldiven, 1962) filminden bahsediyorum! Ralph Nelson’un yönetmen koltuğuna oturduğu, Rod Serling’in senaryosunu yazdığı ve Anthony Quinn’in “Mountain” yani “Dağ” lakaplı Louis Rivera’ya hayat verdiği bu film, “hayat kadar sert vuran” sarsıcı bir dram.
 
Neredeyse Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonu
 
Daha sonraları Muhammed Ali adını alacak olan Cassius Clay’in kendini canlandırdığı bir boks maçı ile başlıyor filmimiz. Öznel kameranın kullanıldığı bu giriş ile henüz adını sanını bilmediğimiz boksörümüz, Clay’den belki de hayatının en kötü dayaklarından birini yerken, biz de bu şiddetli yumrukları adeta suratımızda hissediyoruz. Gerçekten seyirciyi avucunun içine alan bu etkileyici giriş sahnesinden sonra “Requiem for a Heavyweight” filminin asıl derdinin seyirciye boks maçları seyrettirmek olmadığını çok iyi anlıyoruz. Zaten filmde görüp görebileceğimiz tek boks maçı da bu oluyor. Ardından boksörümüz Rivera’nın umutsuz ve hüzünlü dünyasına giriş yapıyoruz.
 
Yüce Dağ ve Küçük Fareler
 
Dövüşten sonra yüzü çarşamba pazarına dönen Rivera’yı kontrol eden doktor, gözüne birkaç yumruk daha alırsa kör olabileceğini söyleyince şanlı boksörümüzün profesyonel kariyeri de son bulmuş olur. İşte bu saatten sonra dövüşmek dışında hiçbir şey bilmeyen bir adamın, hayatta kalmak için son çırpınışlarına şahit olmaya başlarız. Yönetmen, sudan çıkmış balığa dönen boksörümüzün hikâyesini hiç acele etmeden, başka yollara sapmadan usulca anlatmayı tercih eder. Aslına bakarsanız bu tercih, hayatı ağır ağır yaşayan Rivera’nın özyapısı için de en doğrusudur. Her ne kadar Rivera, iyice ölçülüp biçilerek yaratılmış, çok güçlü bir karakter olsa da takdir edersiniz ki onun bu denli etkileyici olması için başka unsurlara, yardımcı karakterlere de ihtiyaç var! Zira yardımcı karakterlerin derinlikli bir şekilde işlenmiş olmaları onları kıymetsiz bir araç olmaktan kurtarmakla kalmıyor; aynı zamanda bir boksör eskisi olan Rivera’nın portresini de güçlendirerek filme büyük bir avantaj sağlıyor.
 
Bir Dağın Yıkılışı
 
Ve nihayetinde film, başından sonuna her anını doğru hamleler ile ilmek ilmek işleyerek doruk noktaya doğru tırmanmamızı sağlar. Tıpkı filmin başında olduğu gibi Rivera’nın çaresizliği yine damarlarımızda dolaşmaya başlar. Önce umutlanmamızı sağlayıp sonra umutsuz bir son sunarak son darbeyi indirir film. Öyle ki film bittiğinde neye uğradığımızı şaşırırız. “Requiem for a Heavyweight”, ne yapmak istediğini bilen yapısı, gereksiz detaylardan arındırılmış titiz hikâyesi ve Anthony Quinn’in kalbimizi fetheden oyunculuğu ile asla unutulmayacak bir film olduğunu ispatlar. Zaten bir ağırsıklet boksörü için yakılan bu ağıttan etkilenmemek mümkün müdür?
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981