Sürü denilince; yalnızlaştırılmış, çaresizleştirilmiş koyunlar akla gelir. Çoban, kendine itaat eden köpekleri olana denir.
Başarılı bir çoban, sürü sahibinin çıkarını korumak için köpeklere odaklıdır; çünkü çobanlık ömrünü genelde köpekler belirler.
Yukarıdaki tabloda, koyunların yerine insanları koymak olası mıdır?
Deneyen, denemek isteyen çoktur; hatta başarılı olduğunu sananlar bile vardır.
Sürüdeki koyunlar ve köpekler gibi çobanın da bir sahibi vardır:
Sistemin görünmez iradesi Sürü Sahibi.
Oysa insanın sahibi yoktur!
İnsanı sürüleştirmeye kalktığınızda; zamanla meradaki ottan, damdaki yemden çok daha fazlasını vermek zorundasınızdır.
Sürü sahipleri paylaşma duygusunu yitirdikçe; çoban, köpek, dayak, süte el koyma gibi baskılardan çok daha büyük korkular üretmeye başlarlar.
Bu noktada Tanrı devreye sokulur. Tanrı onların sunumunda değişir, dönüşür, en ürkütücü silaha dönüştürülür.
Bireyselliği ilk keşfeden din, İslam’dır. Bu yüzden ilk liberal inanıştır. İslamın bu ilerici yönünü, kitleleri sürüleştirmek için kullanmaya kalkanlar; tahrifata da bu noktadan başlamışlar:
‘Her koyun kendi bacağından asılır!’
İslam’ın bireyciliğini, liberalliğini, koyun örneği ile tahrif etmişler.
Küçük sürüler büyük sürülere dönüştürülürken, çobanlar çoğalır ve ekipleşirler. Sürü çok büyüdüğünde, bir Başçoban ve arkadaş grubu çobanlara gerek duyulur.
Sürü sahibi, çobanlardan en aç olanı, en saldırganı Başçoban yapar. Başçoban’a hisse verilir, “eşbaşkan tatlısı” yedirilir vs. vs...
Başçoban’a, gelecekte sürü sahibi olma düşü kurdurulurken, ondan diğer çobanları köpekleştirmesi istenir.
Başçoban ile çobanlar arasında mesafenin açılması şarttır, çünkü yeni Başçoban gerektiğinde daha da köpekleşmiş çobana ihtiyaç olacaktır.
Başçoban giderek Tanrı'ya yaklaştırılır, adeta Yarıtanrı yapılır.  Sürü sahibi artık koyunların görmediği, bilmediği yerlerdedir, tanrılaşmıştır. Koyunları ikna için, Başçoban’a bazan bu sahte Tanrı’ya kafa tutma rolü bile verilir.
Başçoban çalıyor, ama sürü de büyüyordur.  Koyunlar, bol bol süt veremediği yavrular yaparlar. Başka sürülerden koyunlar katılır aralarına...
Kesime giden koyunlar ise hayatın doğal akışıdır. Ecel dediğin kasabın satırıdır. (siz ister iş veya trafik kazası deyin, ister sefalet, ister terör...) Bir meleyiş, iki gözyaşı ile unutulacaklardır zaten...
Köpekleşen çobanların sayısı arttıkça, köpekleşme yarışı da kızışır. Daha çok köpekleşenler Yarıtanrı Başçoban’ın gözüne girerler.
Gün gelir, “beyaz köpeğin pamuk pazarına zararı var” ilkesi devreye sokulur. Köpekleşemeyen çobanlar çıkarsa, ya koyunlaşacak ya da sürüden atılacaktır.
Sürüden atılma sorgucuları Münker ve Nekir’dir. Kur’an’ da adları bile geçmeyen, İslam ile ilgisiz bu sözde savcılar, Başçoban’ın yasaları keyfi değiştirip atadığı savcılardır.
Sürüden atılan koyunlaşamamış, köpekleşememiş çobandan, artık  özgürlüğün tadını çıkarması beklenirken, onu şeytan şeklinde görürüz.
Yarıtanrı Başçoban’a yakın yaşamış, olanı biteni içeriden bilen çobanın; dışlandıktan sonra özgürleşeceğini kim söyleyebilir ki?...
O istemese de şeytanlaştırılacaktır!
Şeytan’a büyük güç yüklemeden, Yarıtanrı Başçoban nasıl önemsenebilir?... Tanrı bile, Şeytan diye bir karşıt korku üretilerek sunulurken...
Düşman üretmeden ve köpekleşmiş çoban yetiştirmeden, insan sürülerini gütmek olanaksızdır.
İktidara sımsıkı yapışanlar ve iktidar için her yolu deneyenler ile özgür yaşamak için sisteme mesafeli duranlar arasında, köklü farklar vardır.
Yılkı atları, delice inekler, yaban kazları yok edilebilirler; ama sürü sistemini reddeden yaban insanları, azınlık da olsalar hep var olacaktırlar.
Yarıtanrı, kendi meleğini Şeytan ilan ederken, dışlanan çobanın sürü dışındaki yaban insanları ile işbirliği yaptığını iddia edecektir, elbette...
Yarıtanrı Başçoban’ın çuvalladığı yer işte burasıdır:
Bilmez ki; işin kolayı, Allah ile aldatmayan yaban insanları, neden zor olanı deneyip, Şeytan ile aldatsın?
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981