Taksim Gezi Parkı Direnişi toplumsal bir ‘uyanış’ gerçekleştirdi. Koşulsuz kabullenme yerine, sorgulama bilincinin yeniden zihnimizde yer edinmesini sağladı.

Bu direniş, gerçekten de iktidar sahiplerinin ve destekçilerinin söylediği gibi “yalnızca bir park olayı”nı aştı.

Gezi Parkı Direnişi; ‘özgürlük’, ‘adalet’, ‘daha güzel bir yaşam’, ‘baskıya son verme’ kaygısı taşıyan bir eyleme dönüştü. ‘Gezi Parkı’ bu eylemlerin sembolü  oldu. ‘Gezi Anneleri’nin Taksim’e çıkması da bunun örneği.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, referandum yapma önerisini açıklarken; Türk Petrol Kanunu yürürlüğe girdi. Alkol Yasası Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandı. Milli Varlıkları Koruma Kanunu, gündeme getirilince, tepkiler üzerine görüşmeler ertelendi. Polis şiddeti devam ederken, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun dengesiz twitlerini izledik. Başbakan Erdoğan, sert üslubundan taviz vermedi.

Yeni Şafak gazetesinin ‘Ölseniz de çekilmeyin, bir şey yapamazlar’ ifadesiyle yer verdiği ‘Ölüm emri Houstan’dan gibi trajikomik haberlerle, muhafazakar medyanın ‘öcü’ bulma arayışı halen devam ediyor.

Belli bir güruh da Gezi Parkı Eylemcileri üzerinden; zaten yalanlanmış, “Camide içki içtiler”, “Türk Bayrağı yakıldı” gibi provakatif söylemlere sığınıyor.

Her şeyin ötesinde parkın park olarak kalmasını istemek; eğitim, sağlık, barınma gibi temel bir haktır. Temel hakların referandumu olabilir mi? Çoğunlukçu demokrasi anlayışı insanları kutuplaştırmaktan öte gider mi? Zaten direnişin bir amacı da çoğunluğun azınlık üzerindeki baskısına karşı değil mi?

Redhack’in manifestosunda dediği gibi “Oyları verenlerden çok, sayanların önemli olduğu ve ‘temel insan hakları’ nın referandumla belirlenemeyeceği açıktır.”

Tüm bu yaşananlar, ‘Gezi Parkı Gençleri’ nin anlaşılamadığının en önemli kanıtıdır. Oysa sadece anlamaya çalışmak ve kulak vermek yeterliydi...

Sosyal medyanın, medyaya tahakkümü
Gezi Parkı Direnişi üzerinden sosyal medyayı yüceltip, medyanın itibarsızlaştırılması empoze edilmeye çalışılıyor. Sosyal medyada yaşanacak bilgi kirliliği kontrol edilemez ve bilgilenme hakkımızın özgürce gerçekleşmesinin önüne geçer. Medyaya baskı uygulayan iktidarın bile, son yaşananlarla, canı yandı.

Sosyal medyayı teşvik etmek yerine; siyasetçinin ‘Basın Kanunu’nu yeniden düzenlemesi sağlanmalı. Demokrasilerin nitelikli gazetecilere ihtiyacı var.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981