Gazetelerin Pazar eklerinde arada bir okuyacak şeyler buluyorum. Geçen Pazar Cumhuriyet’in Pazar ekine bakarken, “Şiddetsizlik bir yaşam biçimidir” diye bir başlık gördüm. Pasiflikten ziyade şiddet içermeyen eylem biçimleriyle iktidarın, egemenlerin ya da otoritenin şiddetine yanıt verenlerden söz ediyordu.
Dünyada ve Türkiye’de bir şiddetsizlik hareketi var. Yazıda da belirtildiği devlet halka, patron işçiye, erkekler kadına, anne-baba çocuğa şiddet uyguluyor. Böyle bir dünyaya itaat etmeyen ama şiddete de başvurmayanlar var. Kuşkusuz, en etkili şiddetsizlik eylemi, “Göze göz ilkesi tüm dünyayı kör eder" özlü sözüyle bildiğimiz Mahatma Gandhi önderliğinde verilen Hindistan Bağımsızlık mücadelesidir.
Neyse uzatmayayım. Daha sonra bir başka gazetede de ünlü futbolcu Eric Cantona’dan bir çağrı okudum. O da ilginçti. Manchester United’ın eski yıldızı Cantona da, bazı şeylerin eylem yapmadan, şiddete maruz kalmadan ve şiddet uygulamadan değişebileceğini savunuyordu. Kısacası kendi sözleriyle; kansız, basit ve şiddetsiz bir devrim çağrısı yapıyordu.
Cantona, özellikle Avrupa’da sosyal hakları ekonomik kriz nedeniyle sürekli kırpılan ve bu nedenle sokaklarda eylem yapan öğrenciler ile kamu çalışanlarına daha gelişmiş eylem tavsiyelerinde bulundu. Döviz, pankart ve sloganlarla düzenlenen eylemleri “modası geçmiş” diyerek eleştiren Cantona, eylemcilerin bunların yerine bankalardan paralarını çekerek ekonomik ve toplumsal devrim gerçekleştirileceğini savunuyor.
Efsanevi futbolcu Ekim başında Nantes kentinde yayımlanan yerel gazete Presse Océan’a verdiği demeçte şu görüşleri savunmuş:
“Çevremizde bu kadar sefalet varken mutlu olamayız. Yapılması gereken şeyler var. Bugünlerde sokaklarda olmanın, gösteri yapmanın anlamı nedir? Böyle yaparak kendinizi kandırırsınız. Devrimi başlatmak için elimize silah alıp öldürmeye de başlayamayız. Devrim gerçekten çok kolay bugünlerde. Sistem ne? Sistem bankaların iktidarı üzerine kurulmuş, o zaman bu sistem bankalar üzerinde imha edilmeli. Bu da üç milyon insanın ellerinde pankartlarla sokağa çıkıp, doğru bankalara giderek paralarını çekmesi, bankaların da çökmesidir. Üç milyon, on milyon insan, bankalar çöker, ortada bir tehdit de yok, kan da. Alın size devrim. Çok karmaşık bir plan değil.”
Cantona bu sözleri söyledi ama işlerin bu kadar ileri gideceğini bilmiyordu. İnsanlar örgütlendi. www.bankrun2010.com diye bir site eylemi sahiplendi. Ve Cantona kritik tarihi belirledi: 7 Aralık.
Yani Salı günü devrim olabilir!.. Aslında bu bir şaka değil. İki ay içinde onbinlerce insan banka sistemini çökertmek için internet üzerinden bir araya geldi. İnternet forumlarında, Facebook ve benzeri sosyal paylaşım sitelerinde tartışıldı, gruplar oluşturuldu. Bankrun2010.com sitesi 8 dilden yayın yaparak, para çekme çağrısında bulundu. Sadece Fransa değil, Belçika, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya, Portekiz gibi ülkelerde onbinlerce taraftar buldu bu eylem biçimi… Banka hesabının tamamen kapatılması ve hiçbir zaman bankaya para yatırılmaması da hedefler arasında. Türkiye’de http://www.facebook.com/event.php?eid=165099593530286 adresinden izlemek mümkün.
Tabii ki hemen iktidar olanlar eyleme karşı çıktı. Fransa Maliye Bakanı Christina Lagarde, Cantona’ya “Sen kendi işini yap” dedi. Lagarde, “Ben bugüne kadar futbol oynamayı denemeye cesaret bile etmedim. Bence herkesin profesyonel olduğu işi yapması en iyisi” diye konuştu.
Bankaların gücünün kırılması, sosyal hakları kırpılan emekçilerin pazarlık gücünü artırmak için Salı günü herkes aynı eylemi yapacak. Bankadaki bütün parasını çekecek. Bakalım kaç kişi katılacak bu eyleme ve ne kadar etkili olacak?
Tabi şöyle bir handikap var: Bankalar şubelerde ya da ATM makinalarında belli miktarda para tutuyor. Yüklü miktarda para çekmek için önceden haber vermeniz gerekiyor. Bence çok önemli değil, binlerce Fransız'ın bankadan örneğin 200’er Euro çekmesi bile bir örgütlülüktür, şiddetsiz bir eylemdir. Çok önemlidir. 7 Aralık Salı’yı merakla bekliyorum.