Bizim bahcenin kirazları çicek açınca, nedense hep çocukluğum gelir aklıma.
Kirazı çok severim, eriği de, hemen hemen tüm meyveleri çok severim ama kiraz başka.
Bizim memleketin (Bartın) kiraz ağacları buradaki gibi bodur değildir, en az on beş yada yirmi metre boyundadır.
Kuzenlerimle birlikte, en çok zamanı anneannemin bahcesinde geçirirdik.
Anneannemin kiraz ağacları, en az beş yada altı taneydi ama hepsi farklı kiraz dı, bir tanesi çok uzundu ve çok lezzetliydi, ona cıkmasi çok zordu ama zoru başarmayı severdim, biraz asi bir çocuktum.
En yükseğe benden başkası çıkamazdı, en guzel kirazları ben toplardım, aslında en yükseğe çıkmamdaki sebebim kiraz toplamak da degildi, oradan en güzel manzarayı seyredebilir ve hayaller kurardım.
Hayallerimde de her zaman okumak ve insanlara faydalı olacak bir mesleğim olması vardı.
Fakirdik her istedigimiz olmazdı o yuzden hayallerim de bu yönde olurdu, büyüyünce fakir çocukların okumasına yardımcı olmak istiyordum.
Güzel hayallerdi ve insanın hayalleri ve mutlaka hedefleri olmalıydı. Çocukken benim "büyüyünce" kavramım biraz farklıymıs demek ki okumak icin epey büyümem gerekti. 37 yaşımda başlamıştım okumaya.
Buna kader mi desek, ihmal mi desek, bize verilen eğitim hakkının elimizden alınması mı desek, artık önemi yok ama şunu ögrendim ki asla hiç birşey için geç değil.
Geçmişte anneannemin bahcesindeki uzun kiraz agacinin tepesinde kurduğum hayalleri, bugün kısa bodur kiraz ağacının çiceklerine anlatabiliyorum ve diyorum ki;
Ey kiraz ağacı, bak bugün hayallerim geçte olsa gerçek oldu, bugün üniversite mezuyum ve çok istediğim öğretmenlik mesleğini yapabiliyorum. Çocuk yüreğimle masumca el açıp istediğim dualarim gerçek oldu.
Çok şükür bana bunu yaşatan Rabbime, bugün artık ihtiyacı olan çocuklara el uzatabiliyorum.
Şimdi kirazı neden çok sevdigimi daha iyi anlıyorum.
Pes etmedim
Önce insan dedim
İnsanları sevdim, inandım, başardım.
Bahriye Gürpınar Geredeli