Yıl 1925 , yer Bosna-Hersek‘in kuzeybatısındaki Bosanski Samac kasabası ve tarihe adını onurla şerefle yazdıracak Boşnak kahraman merhaba der hayata ; ‘’ Aliya İzzetbegoviç ‘’ .
Ailesi İslami duyarlılığına sahip güzel bir aile . Ne var ki yetiştiği çevredeki insanlar Müslümanları Avrupa ‘ da hor görenlerden oluşmakta . Oysa Aliya küçücük yaşından itibaren farklı bir çocuk farklı bir genç . Soran sorgulayan adil kişiliği , aktif araştırmacı üstün kabiliyetli yapısıyla hem inancına hem de topraklarına bağlı samimi müslüman .
Henüz lise çağındayken arkadaşlarıyla birlikte Mladi Muslimani yani Müslüman Gençler Kulübü ‘ nü kurar . Dini konuların tartışılması amacıyla kurulan bu kulüp zamanla öyle güzel işlere vesile olur ki eğitim ve hayır faaliyetlerinde öncü haline gelir hatta İkinci Dünya Hârbi sırasında ihtiyacı olan insanlara büyük yardımlarda bulunur . Müslümanların sıkıntılarını dile getiren kulüp üyeleri Aliya başta olmak üzere , insanlarda din bilincini uyandırıyor bahanesiyle dönemin yönetimince tutuklanır . Hapis yılları , Halida’yla evliliği , üç çocuğu ve sürekli mücadeleyle geçen bir yaşam . Kolay hayat yoktur Aliya için . Hapisten çıkınca Ziraat Fakültesi ‘ ne kaydolur iki yıl okuduktan sonra bu okuldan ayrılarak Hukuk Fakültesi ‘ nde eğitime başlar . Başarılı bir eğitim sürecinden sonra hukuk adamı olarak hayata atılır . Müslümanların hak ve özgürlükleri için çalışmalarına büyük bir gayret ve inançla devam eder .
Alman işgali altındaki dönemin Yugoslavya ‘ sındaysa iyice azgınlaşan Sırp Çetnikler , Alman askerlerinin desteğiyle Bosna ‘ da katliam yaparak yüz binlerce Müslümanı vahşice öldürür . İşkenceler , sorgusuz sualsiz tutuklamalar , bağımsızlık ve rejim değişiklikleri derken Aliya İzzetbegoviç , yaşadığı topraklardaki sıkıntılara kayıtsız kalamaz . En vazgeçilmez değerleriyse sahip olduğu tertemiz inancı ve özgürlüğüdür .
Ateizme karşıdır , politik İslam’ın savunucusu olduğundan Komünist rejim tarafından sık sık hedef haline gelir . Zorlu hapis yıllarında bile ne inancından ne de Hak savunuculuğundan asla taviz vermez . Aliya 1970 yılında ‘’ İslami Manifesto ‘’ adında bir kitap yayınlar . 1983 ‘ te ise oğlu Bakir İzzetbegoviç babasının makalelerini bir araya toplayarak yine aynı isimle ‘’ İslami Manifesto ‘’ kitabının yayınlanmasını sağlar . İşte bu kitap çok büyük yankı uyandırır . Aliya yine hapis cezasına çarptırılır ve haksız yere mahkum edilir . Müslümanlar O’nun mahkumiyetine sebep olan bu kitabı okuyunca bekledikleri uyanışı yakalar . Yıllar hep mücadeleyle geçip giderken Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde bağımsızlık hareketleri baş gösterir . Özerk cumhuriyetlerin her biri egemenliklerini ilan eder . 1 Mart 1992 yılında yapılan referandum sonucunda Bosna-Hersek ‘ de bağımsızlığını ilan eder ve ilk cumhurbaşkanları Demokratik Eylem Partisi(SDA)’nin lideri Aliya İzzetbegoviç olur . Sırplarsa tekrar harekete geçmiş ülkeyi kan gölüne çevirmiştir . Müslümanlara yönelik katliam ve zorunlu göç ne dünyadan ne de Avrupa ‘ dan gereken tepkiyi görmez . Sırp vahşetine ülkeler ve coğrafyalar sessiz kalır . Silahları yok savunma araçları yok , Bosna halkı tüm imkansızlıklara rağmen direnmeyi seçerken Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç soykırıma dur demek için önüne konulan Dayton Anlaşması ‘ na (1995) istemeyerek te olsa imza atar . Bu anlaşma ülke topraklarını üç halk arasında (Bosnalı Müslümanlar , Hrıstiyan Hırvatlar ve Sırplar) bölen ve Müslümanların çoğunu oturduğu yerden göçe zorlayan bir anlaşmadır . Aliya İzzetbegoviç , halkının karşı karşıya kaldığı soykırımı önlemek adına zorunlu olarak anlaşmayı imzalamıştır . Bosnalı Müslümanlar dünya devletleri tarafından kendi kaderine terkedilmiş olmalarına rağmen büyük bir mücadele örneği sergilemiş , Aliya ‘ nın önderliğinde direnişi asla bırakmamışlardır . Öyle bir başkomutanları vardır ki son nefesine kadar İslami çizgiden taviz vermeden bağımsızlık ve direnişi haykırmış , halkının bilinçlenmesi için durup dinlenmeden çalışmıştır .
Bu güzel insan büyük kahraman Bilge Kral ; Aliya , bugün Saraybosna ‘ daki Kovaçi Şehitliği ‘ nde halkının bağımsızlık yolunda verdiği şehitlerle yan yana yatmaktadır . 19 Ekim 2003 yılında her fani gibi bu dünyadan göçüp giderken , mezar taşında yazılan şu sözü halkına ne güzel vasiyettir ; ‘’ Her şeye kadir olan Allah ‘ a yemin ederim ki köle olmayacağız . ‘’
İnsan dünyaya gönderiliş gayesini nefes aldığı her vakit hatırladığında işte böyle tertemiz dupduru bir ömrü emanet bırakır ardında . Kutlu bir dava ; Aliya . Mevla rahmet eyleye .