Ramazan ayındayız diye tasavvuf, felsefe yapma derdinde değilim. İbn-i Arabi’den, Hallac-ı Mansur’a “Allah insanı kendine benzeterek yarattı. "Ben Allah’ın suretiyim” ile Gazali’nin kategorize ederek insanı Allah’tan ayıran ve yıllarca İslam'ı biçimleyen anlayışını çatıştıracak da değilim.

Günümüz yaşam pratiğine bakıyorum.

“Şehitler ölmez!” deniyor, aklıma yatmıyor. Savaşı bir sanat, bir meslek olarak icra edenler sürekli ölüyor ve öldürüyorlar. Bir de “kutsal devlet”, “kutsal ırk” veya “kutsal inanç” diye zor alımla savaşçı edilen garipler ölüyorlar. Açık açık ölüyorlar işte!

Onları ölümsüz diye tanımlayanlar, belki onları ölümsüz yapabilirler, ama günümüz şehit cenazelerindeki binler bile “şehit” diyerek yücelttiklerini, üç beş dakika sonra unutuveriyorlar.

Hafta içinde bir şehit tabutu üzerine “mutluluğu paylaş” yazan meşrubat şemsiyesi dikildi de, tepkiler dizboyu oldu. Madem ki “şehitlik” en yüce mertebe, bu tepki niye?

“Ölüden diri üretmek, insanın işidir” dersem, birileri hemen bu adam “yaradanı reddediyor” diyecektir. Oysa o birilerinin inancı “İnsan Allah’ın suretidir” diyecek tasavvufi derinlikte olsa, hiç saçmalamayacaklar.

Kur’an öğretmek için seferber olanlar, Arapça öğretmeden Kur’an öğretemeyeceklerini bilmiyorlar mı?

Piyasada kaç meal, kaç tefsir var? Hangisi hangisine benziyor?

İş, Türkçe’ye çevirince mi karışıyor?

Kur’an, İngilizceye çevrilirse karışmayacak mı?

Madem Arapça bilenler, diğer dilleri bilenlerden Kur’an’ı daha iyi anlıyor...

Kur’an’a en uygun devlet biçimi, Suudi Arabistan mıdır?

Suud Prensi’nin karısının başı neden açık o halde?

Araplar, Kur’an’ı daha iyi anlıyor ama anladıklarını yapmıyorlarsa, “imamın dediğini yap, yaptığını yapma” sözü, gerçekten bir Türk Atasözü müdür?

İyi ama... O zaman bize Kur’an ahkamı kesen, adeta fetva veren sakallı, badem bıyıklı zat-ı şeriflerin yaptığını yapmayacaksak, onların dediğini neden yapalım? Demek ki yapılamaz şeyler söylüyorlar...

Tartış tartış aynı yere geliyor insan.

Kur’an, bizim gibi aciz kulların anlaması hayli zor bir kutsal kitap mı? Allah, biz anlamayalım, anlayanlar bize anlatsın diye mi indirmiş?

Hatta...

Ulemalar bile anlayamamış ki, bir ara dünyayı tepsiye benzetmişler. Şimdilerde inancı, kadınların kafa derisinden çıkan kılların, örtünmesine endeksledikleri gibi...

Merak ettim, kendimce inceledim. İbn-i Arabi’yi kendi zamanı içinde değerlendirdim ve sevdim. Hallac-ı Mansur ile gençliğimden beri aramda bir sıcaklık olduğunu itiraf etmeliyim.

İstanbul Sanayi Odası, her yıl olduğu gibi 2011 yılının da Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunu açıkladı. Bir de ne göreyim? Kardemir, yani Karabük Demir Çelik 34. sırada.

Şimdi nerden çıktı bu derseniz...?

İnönü’nün ruhu şad olsun! Bir bataklığı Türk sanayiinin temeli olan bu fabrikaya dönüştüren O’ydu!

Şu “komünist SSCB” vardı ya... İşte o da teknolojiyi, desteği vermişti.

Gün geldi Turgut abim, Mesut kardeşim, Tansu ablam “karadelik” dediler. İpini çektiler, koptu kopacak...

Yalnızca bir “suret” olan “Adil” in, özeti “Devlet 1 liraya işçiye satsın” olan “uçuk kaçık projesi” ve halkla ilişkiler danışmanlığında; sendika ve işçiler, ölüyü diriltti.

Öykü uzun, sonuç net! Kardemir 34!




banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981