Orman Kanunu ve asalet...
Öyle bir ülke işte burası... Alışveriş merkezi inşaatında çalışan 11 işçi, gece yattıkları naylon çadırda, cayır cayır yanar ve vicdansız patronları yangından 70 dakika sonra, ceza gelmesin diye iki işçinin sigortasını internetten yaptırır.
Öyle bir ülke işte burası... İnsanlık suçu Sivas Katliamı Davası zaman aşımından düşer. Başbakan, "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun" der. O kadar.
Öyle bir ülke işte burası... Eğitimde gerici yapılanmaya dönüş için Meclis basılır, muhalefet dövülür ve yasa teklifi Komisyon'dan geçer. Sonra da, "Demokrasi ve genç nesiller için tarihi adım" diyerek baskını yapanlar tebrik edilir.
Bu lafları uzatmak mümkün... Ancak Nedim'le Ahmet'e dönmeliyiz...
Nedim Şener'in bir televizyon programında, "Tahliyede cezaevi aracında Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Soner Yalçın'ın yüzüne bakamadık. Ama onlar bizim için seviniyordu" demesi...
"Allahaşkına yalvarıyorum. Müyesser Yıldız, soğukta yatıyor. Cezaevine sesleniyorum. Bir şeyler yapın" diye konuşması içimi burktu.
"Gardiyanların maaşlarından servis ücreti kesintisi yapılıyor" diyerek, orada da haber çıkarmaya çalışmasına güldüm.
Ahmet Şık da beni çok etkiledi. Dik duruşuyla... Cezaevinden çıktıktan sonra yaptığı ilk açıklama ile...
Dedi ki: 100'den fazla gazeteci içerde. 600 civarında üniversite öğrencisi var. 6 binin üzerinde KCK tutuklusu var. Bunların hepsi düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmeli. Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcı ve hakimler bu cezaevine girecek.
Dedi ki: Burada ant içiyorum. Onlar buraya girdiğinde bu ülkeye adalet gelecek. O cemaat bağlantılı o çete bağlantılı adamlar buraya girecek. Bakın çok net söylüyorum. Burada cemaatçi olan herkesi suçlamıyorum. Cemaatçi olup da bir çete faliyeti gibi çalışan bürokratlardır, adamlardır bu işin sorumluları.
Dedi ki: 'Nerede kalmıştık?' diye soruyorum. Ben kaldığım yerden devam edeceğim. Bu bir savaşsa, asıl savaş şimdi başlıyor. Herkes ayağını denk alsın
Dedi ki: Mahkemeye gidip gelirken tanıştığım insanlar var. İki Barış var, Soner Yalçın var, hazzetmesem bile Yalçın Küçük var. Ben dışarıdaysam onlar neden içerde?
Ve Ahmet'i bu sözlerinin arkasından televizyondaki konuşmacılar hemen eleştirmeye başladılar.
Arkadaşımız Ahmet'e en güzel kim sahip çıktı biliyor musunuz? Ertuğrul Özkök…
Şöyle dedi:
“Cezaevinden çıkmanın bir asaleti var mıdır? Vardır arkadaş.
Haklıysan, cesursan...
Yani mangal kadar bir yüreğin, bir de onun yanına koyacağın entelektüel cesaretin varsa;
Cezaevinden çıkışın da bir raconu, bir asaleti vardır.
İşte Ahmet Şık...
Günlerdir beklediğim sözleri ondan işittim.”