Anadolu çok eski çağlardan beri pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, kadim kültürleri bir potada eriterek günümüze gelmiş bir coğrafya. Bağrında nice toplumları beslemiş ve onlara yurtluk etmiş üç tarafı denizle çevrili şirin bir memleket. Zaman içerisinde bu toplumlar barınacakları yerleri devrin şartlarına ve zevkine göre imar etmişler, geçmişten geleceğe bir mektup göndermişler adeta. Bu sayede tarihi süreçte topluluklar ve yaşam şekilleri incelenmiş ve haklarında bilgi sahibi olunarak bilimsel çalışmalar yapılabilmiş.
Toplumların kültürlerinin en önemli parçalarından biri olan mimari yapılar, bizlere çok şey anlatıyor ve haykırıyor, yanlış yapıyorsunuz diyor. Düşünsenize bundan yüzyıllar öncesinde yapılan bir yapının ihtişamı ve estetiği teknoloji çağında yaşadığımız 21. Yüzyılda yok. Mesela Selçuklu döneminde yapılmış camiler, hanlar, hamamlar ve evler estetik anlamda günümüzün çok ötesinde. İçerisinde sanatın ve ihtişamın en güzel örneklerini görebileceğimiz muhteşem yapılar bunlar. Hakeza Osmanlı dönemine ait yapılar da bizlere adeta mimari alanda ders veriyor. Mimar Sinan’ın çıraklık dönemine ait eserleri dahi günümüzün mimari anlayışından çok daha güzel ve planlı yapılar.
Elimizde bu kadar güzel örnekler var ama biz ne yapıyoruz? Hiç kocaman bir hiç! Bu yapıları biraz olsun inceleyip ders alıp daha güzel bir mimari inşa etmek yerine şekilsiz, göz zevkine hitap etmeyen, kullanışsız çekmece vari meskenlerde yaşayıp gidiyoruz. Beton yığınlarının arasına hapsediyoruz kendimizi. Ne bir bahçemiz var artık ne de nefes alabileceğimiz bir alan. Boğdukça boğuyoruz kendimizi. Evlerimizin tavanları o kadar alçak ki bilincimiz ve düşüncelerimiz de bir zaman sonra tıpkı bu basık meskenler gibi sınırlı hale gelmiş durumda. Oysa eski yapıların en önemli özelliklerinden birisi tavan yüksekliklerinin devasa oluşu. İnsan içerisine girdiği zaman resmen ufku açılıyor ve rahatlıyor. Buradan sesleniyorum sayın müteahhitler, mimarlar, inşaat mühendisleri, onca emeği eğitimi bu çekmeceler için mi aldınız! Bakın bu gidişata dur demezsek ne bir mimari kalacak elimizde çocuklarımıza bırakacağımız ne de şehirlerimiz. Gelin yol yakınken dönelim, düzeltelim hatalarımızı. Gelin güzel bir memleketin mimarisine ön ayak olalım. Gelin ufkumuzdan şu sınırları kaldıralım. Haftaya yeni yazımızda görüşene dek hoşça kalın sevgiyle kalın…
ENES EMRE ÖZTÜRK