Gerekli, gereksiz konuşarak aşık oluyoruz. Susarak ayrılıyoruz.
İlişkilerinizin başlangıç anlarını düşünün. Hep konuşmak istemişizdir. Yeni ilişkiler sessizliği pek sevmez. Susunca sanki ilişki bitecek gibi düşünülür. Acaba sıkıldı mı benden, aklı bir başkasında mı gibi paranoyak düşüncelerin etkisinde kalınır. Fakat sorsanız genelde; ' bazen sessizlik iyidir ' der çoğu kimse.
Sessizliği bu kadar övüp, ona anlam yükleyip, dayanamamak yeni sevgililer için geçerlidir herhalde. ' Şimdi mum ışığında, hafif bir müzik… Dizlerimde o… Bir elim onun saçlarında, diğer elimde ise şarabım… '
Geçelim lütfen bunları. Bunca şart yerine getirilmişken dürtülerimiz bizi cinselliğe götürür. Öyle şarap, mum bizlere göre değil. Olsa iyi olur ama; ilk önce cinsellik. Yaşamdan önce cinsellik.
Tabi sorsanız yine çoğu kimse şarabım, mum filan der ama kandırmayalım artık birbirimizi. Biz boş zamanlarında tiyatroya gidip, kitap okuyan bir millet değiliz. Öyle televizyonu açıp neyşınıl ceograpig izleyen insanlar da değiliz. Abi biz dizi izleyen, gerekli şartlar yerine getirildiğinde de sevişen insanlarız. Ne böyle yalandan fantastik görünme durumları yaratıyoruz ki.
Yaklaşık on beş dakikadır seni dinliyoruz Sezgin! Dediklerin iyi, hoş fakat kaçı doğru ha, kaçı doğru… Soruyorum sana diye sitemde bulundu Ali. Alicim bak ben şarapsız diye cümleye girerken Sezgin , Ali araya girdi ve ' Yapma abi sen hayatında köpek öldürenden başka ne içtin. Şimdi gelmiş bize ben şarapsız yapamam diye cümleye başlamaya çalışıyorsun. Yıllardır birbirini tanıyan insanlarız. Ne bu böyle acayip hikayeler filan. Bırakalım yahu! ' diye saldırmaya devam etti Ali.
Bir süre Ali'ye; ' Bir dakika Ali lafını ballan kesiyorum. Bir dakika Ali lafını ballan kesiyorum ' dedim fakat Ali susmak bilmedi. Sezgine; ' Sen hayatında şalgam suyundan başka ne içtin Tarzan ' gibisinden hakaret dolu cümleler kurmaya devam etti. Sezgine baktım gözleri hafiften kızarıp yaşarmaya başlamıştı. Bir kez daha Ali'ye; ' Bir dakika Ali lafını ballan kesiyorum ' dedim. Baktım Ali susmak bilmiyor; ' Bal lan baal ' diye bağırdım. Ali birden bana doğru dönüp şaşkın gözlerle bakarken gözlerimi Ali'den kaçırıp Sezgine baktım. Sezginin gözünden süzülen yaş masaya serdiğimiz fotomaçtaki Sabrinin sut çektikten sonra eller kafasında isyankar pozunun tam da yanak kısmına düştü. Sezgin ağladı, Sabri ağladı, Ali donakaldı, ben baktım…
Gerçekten böyle mi düşünüyorsun dedi Sezgin, Ali'ye. Ali mahcup bir ifadeyle; ' Olur mu öyle şey abi biz kaç yıllık arkadaşız. Arkadaş değiliz hatta. Arkadaştan öteyiz, kardeşiz. Ben bir an öyle televizyonda o tartışmayı görünce gaza gelip kendimi kaybettim. Oğlum ben sana öyle şey söyler miyim? Hem sen şalgam suyu sevmezsin ki…' diyip Sezgine sarıldı. İkisi bir süre sarılıp, ağlaştılar.
Sonra Ali kumandayı eline alıp; ' Oğlum bir daha sabah programı tekrarı izlemeyelim. Bu ne böyle gecenin bu saatinde kendimizi kaybedip birbirimize sarıyoruz.' diyip neyşınılı açtı.
Her şey normale döndü. Sezgin bir süre sonra şarabın etkisiyle ; ' Bu dostluğu hiçbir kanal bitiremez aga, gidip o kanalı basalım.' gibisinden sözler söyleyip, alkollü hareketin yarattığı puslu kafayla atıp tutmaya başladı. Ali ise peteğin kenarında alkol, sıcak etkisiyle sızıp kaldı. Sezgini ve Aliyi ikiz yatağa yatırıp, masanın üzerine serili ağlak Sabri'yi katlayıp, çöpe attım. Televizyonu kapattım. Evi toparlayıp, oturma odasından bir sandalye aldım ve Aliyle Sezginin yattığı odaya gittim. Odaya girdiğimde Ali Sezgine sarılmış, koyun koyuna mışıl mışıl uyuyorlardı. Oturdum, bir süre onları izleyip, bu güzel dostluğa ağladım.