1996 yılından beri hayatımızda olan efsanevi video oyunu “Resident Evil”ın, doğumundan 6 yıl sonra sinema dünyasına yolculuğu pek şaşırtıcı bir gelişme değildi aslında. Ama “Resident Evil: The Final Chapter” (Resident Evil: Son Bölüm, 2016) ile geldiğimiz noktaya baktığımızda, serinin 6 filmlik koca bir külliyata dönüşmüş olmasına şaşırmamak neredeyse imkânsız.
 
Zombiler: Dehşet Senfonisinin Notaları
 
“Resident Evil”ın sinema uyarlamalarından bahsederken anmamız gereken tek bir isim var bence, o da, büyük bütçeli B filmlerin yönetmeni Paul W.S. Anderson’dan başkası değil elbette! İngiliz yönetmen, “Mortal Kombat” (1995), “AVP: Alien vs. Predator” (2004), “Death Race” (2008) gibi filmlerin yönetmen koltuğuna oturmuş olsa da ismini en çok “Resident Evil” serisiyle duyurdu, bu bir gerçek. Adeta “Resident Evil”ın sinematik evrenini tekeline alan Anderson, 6 filmlik serinin hem yapımcısı, hem senaristi, hem de -ikinci ve üçüncü filmleri saymazsak- yönetmeni olarak karşımıza çıktı. Böylece serinin yapımcılarından biri olmasının avantajını da kullanarak, deyim yerindeyse istediği gibi at oynattı ve her filmde bambaşka şeyler deneyip seriyi bir deneme tahtasına çevirdi. Altıncı ve Milla Jovovich’li son “Resident Evil” filmi olan “Resident Evil: The Final Chapter” ise beşinci filmin sonunda vaat edilen büyük savaşı es geçerek, hem Alice’in geçmişindeki sır perdelerini aralıyor hem de karşımıza büyük savaşın ardından mahşer yerine dönmüş bir dünya koyuyor. “I am Legend” (2007), “The Road” (2009), “The Book of Eli” (2010) gibi post apokaliptik filmlere öykünen Anderson, zaman zaman Uzakdoğu menşeili canavar filmlerinden birindeymiş gibi hissetmemize de sebep oluyor! Öte yandan bir diğer meseleye gelecek olursak… “Resident Evil” deyince akla ilk gelen şeylerden biri zombiler olmasına rağmen, serideki hiçbir filmin “bir zombi filmi” olmayı beceremediği aşikâr. Seri boyunca, hikâyede her daim önemsiz bir araç olarak kendine yer bulan zombiler, bu kez de bir dehşet senfonisinde nota olarak kullanılmaktan kurtulamıyorlar ve ucuz bir korku filmindeymişiz gibi sürekli olarak çerçeveye ani girişler yapıyorlar.
 
Son Olması Temenni Edilecek Bir Bölüm!
 
Filmin senaryosu, belki de tüm seri boyunca gördüğümüz en kötü senaryo olabilir. Muhtemelen serinin son bölümü olduğu için kullanılan, ilk filmin geçtiği kısımlardaki nostaljik sahneler, sadık seyirci için hoş detaylar olsalar da filmin içinde bir bütünlük sağlamadıklarını ve eğreti durduklarını inkar edemeyiz. Serinin her filminde olduğu gibi bu filmde de seleflerinden ufacık bir miras alınıp yepyeni bir hikâyenin içine yedirilmeye çalışılması başarıyla sonuçlanmıyor ne yazık ki. Zira film ilerledikçe önceki filmlerden gelen bu bilgi kırıntılarının pek bir anlamı kalmıyor. Plot twistlere fazla bel bağlayan film, sürekli yeni ama anlamsız şekillerde aksiyonu devam ettirmeye çabalıyor ama bir yerden sonra bu kabak tadı vermeye başlıyor. Üstelik heyecan yaratmak adına kullanılan unsurlar etkili olmadıkları gibi bayağılıklarıyla da can sıkıyorlar. Söz gelimi, filmi gerilim dolu bir temele oturmak için kullanılan “geri sayım sayacı” fikri, “The Thing” (1982) filmini anımsatan “içimizdeki hain” dokunuşları, sürekli tekrar edilen “bizi takip eden biri var” repliği gibi unsurlar örnek olarak gösterilebilir. Son tahlilde, “Resident Evil: The Final Chapter”, ne çok çabalamasına rağmen korkutuyor, ne gerilim duygusunu iyi yansıtabiliyor, ne durmayan aksiyonu ile tatmin edebiliyor, ne de sürprizleri ile heyecanlandırabiliyor. Bir dünya inşa etmek yerine o dünyadan kesitler sunmayı yeterli gören, tatsız tuzsuz bir veda olmanın ötesine geçemiyor.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981