Aylardan beş propagandası yapılıyor. Yeni yıl kutlamaları için hazırlıklar, organizasyonlar, masraf üzerine masraf. İşin en acısı da bizzat devlet eliyle umut sömürüsünün yapıldığı Milli Piyango biletlerine milletimizin umut bağlaması.
Piyango'nun Millisi olur mu? Adı üzerinde Piyangoculuk. Beleşçilik, avantacılık ve herkesin piyangonun dağıtacağı paraya umut besleyerek cebinde ki üç-beş kuruşla aldığı biletlerle toplanan piyango paraları. Piyango'dan Millilik kelimesi çıkartılmalıdır. Piyangoculuk devlet eliyle yapılmamalıdır. Milli Piyango İdaresi, Piyangoculuk adıyla özelleştirilmeli ve devlet bundan elini çekmelidir.
Merak ediyorum hatta bir belgeselci olarak da araştırma yapmak istiyorum. Acaba bugüne kadar Mili Piyango'dan büyük paralar kazananlar ne yapıyorlar? Bu Piyango paraları kazananlara huzur ve mutluluk getirdi mi? Gerçekten bilimsel araştırma konusu. Zannetmiyorum bir çok insanın umudu ve verdiği paralarla elde edilen zenginlik, herkesin gözünün olduğu para hiç kimseye huzur ve mutluluk getirmez diye düşünüyorum.
Yılbaşı gecesi bir çok lüks yerde büyük paralar harcanarak yapılacak eğlenceler, Türkiye'nin bir çok bölgesinde yılbaşını kutlamak değil Mekke’nin fethini kutlamak gerekiyor. Bir çok Otel ve mekan Yılbaşı programlarını ülkemizin içinde bulunduğu durumu düşünerek iptal etti. Patlamalar, ölümler, güvenlik güçlerimizin şehit düşmesini göz ardı etmeyen bir çok işletmenin yılbaşını programlarını iptal etmesi önemli bir gelişme. İsteriz ki insanlarımız da bu durumu düşünerek Yılbaşı Gecesini geçirir.
Bu duygu ve düşüncelerle Yeni bir yılbaşının ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ederken, sizleri daha önce yazdığım Yılbaşı ve Mekke'nin fethine dair yazımla baş başa bırakıyorum:
YILBAŞINI DEĞİL MEKKE’NİN FETHİNİ KUTLAMALIYIZ
Hristiyan alemi tarafından sözde İsa (A.S) ın doğum günü olarak kabul edilen yılbaşı, Hz. İsa’nın ismine uygun bir şekilde kutlanmalı. Ama Hristiyan alemi ve sömürgeci dünya ülkeleri bugünü bahane ederek insanları tüketime itmekte, düşünme yerine alkolle insanları robotlaştırmakta.
İslam âlemi yılbaşını kutlama yerine, İslam medeniyeti için çok anlam ifade eden ve 1 Ocak’ta İslam âlemi için de bir milat olan Mekke’nin fethini kutlamalı. Mekke hicretin sekizinci yılında 1 Ocak’da, 630 yılında fethedildi. Şimdi gelin Mekke’nin fethine kısaca bir göz gezdirelim:
MEKKE NASIL FETHEDİLDİ?
Hudeybiye antlaşmasına göre; Huzaa kabilesi Resulullah’a Bekiroğulları kabilesi de Kureyş kabilesi himayesine girmişti. Fakat Bekiroğulları kabilesi ansızın Kureyşlilerden Saffan bin Umeyye Ikrime bin Ebu Cehil Süheyl bin Amr Huveytib bin Abduluzza Müfrez oğlu Hafz ve bir kısım kureyşli müşriklerle Huzaa kabilesi üzerine saldırmışlar ve onlardan 23 kişiyi öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Huzaa kabilesinden Amr bin Salim Huzai 41 kişilik toplulukla peygamberimize geldiler ve olayı Resülullah’a anlattılar. Resulullah Kureyşlilere ya bu saldırıda öldürülen 23 kişinin diyetinin ödenmesini yâda Kureyşlilerin Bekiroğullarının himayesini bırakmasını istedi. Kureyşli Müşrikler bunları da kabul etmediler. Fakat yine de anlaşmayı bozdukları için içlerini korku bürüdü. Ve tekrar anlaşma yapmaları için Ebu Süfyan-i Medine’ye yolladılar. Ebu Süfyan Peygamberimizden ve Sahabelerden özür dilediyse de kabul görmedi ve Mekke’ye eli boş olarak döndü.
MEKKE FETHEDİLİYOR
Peygamberimiz büyük bir ordu hazırlayarak gizlice Mekke şehrini kuşattı. Aniden basılan Mekkeli Müşrikler neye uğradıklarını şaşırmışlar ve savaş hazırlığını bile yapamamışlardı. On iki bin kişilik büyük İslam ordusu hiç bir büyük olaya karışmadan kolayca Mekke şehrini fethetmişlerdir. Hicretin sekizinci yılında Resülullah (s.a.s.)”e boyun eğen Mekke bu tarihten sonra yeni bir dönemi yaşamaya başladı. Allah-u Teâlâ”nin mübarek kıldığı İslâm dininin merkezi olan bu belde şirkten putperestlikten ve bütün diğer hurafelerden arındırılmış yeni bir hayata kavuştu.
Daha önce bağımsız bir şehir devleti olan Mekke”nin fetihten sonra ekonomik ve sosyal durumu da değişmişti. Mekke ihtiyaçlarını temin edebilmek için ihtiyaç duyduğu yoğun kervan faaliyetlerine eskisi gibi bağımlı değildi. Zira İslâm devleti elde ettiği gelirleri ihtiyacı olan yerlere adil bir şekilde taksim ettiği için Mekke”nin ihtiyaç duyduğu her şey İslâm devleti eliyle sağlanıyordu. Ayrıca eski ticarî faaliyetler Mekke için artik hayatî olma özelliğini yitirmişti. Mekke Hac zamanlarında çok değişik bir manevî atmosfer altında hareketli ve canlı günler yaşıyordu. Bu zaman zarfında çok yoğun bir ticarî faaliyeti de sahne oldu. Ayrıca Mekke yeryüzündeki bütün Müslümanların kalplerinde yaşattıkları ve oraya ulaşıp Hac ibadetini yerine getirmek için büyük fedakârlıkları göze aldıkları bir manevî şehir olma özelliğini kıyamete kadar sürdürecektir.