Korkmaz, Birinci madde İsrail’in özür dilemesiydi, İsrail hükümeti kamuoyu üzerinden Türkiye’den özür dilememiştir ve özür dileyip dilemediği net değildir. İkinci madde tazminat verilmesiydi bu durumda gerçekleşmiş değildir çünkü Yahudi bir vakıf üzerinden verilmek istenen tazminatın İsrail’in diplomatik ve tarihsel olarak işlediği suçu işlememiştir anlamına gelecek hamleyi yapması dikkat çekmektedir. Üçüncüsü ise ablukanın hâlâ kalmaması Türkiye’de başarı olarak gösterilen bu normalleşmenin temelde hezimet anlamına geldiğini belirti.
İSRAİL’E KARŞI KORUNAMADILAR
Korkmaz, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “10 vatandaşımızın ve Gazze halkının İsrail’e karşı korunamadığını çocuk katilleriyle yan yana gelmemiş bu milleti çocuk katilleriyle yan yana getirme gayreti gafletin de ötesinde bir durumdur. Gazze halkının temel sorununun insani yardımların gidip gitmemesi değildir önemli olan işgal altında ve ablukadaki Filistinlilerin özgürlüğüne kavuşup işgalci İsrail’in oradan çıkartılması gerekmektedir. Daha düne kadar uzun namlulu silahlarla plajlardaki öldürülen çocukları unutup bu katillerle anlaşma yapılmasını işgalci İsrail’in bölgedeki hem işgalini hem ablukasını hem katliamlarını tanıma anlamına gelir ki normalleşme denilen şey bu ise biz Müslümanlar olarak bu duruma kayıtsız kalmamız asla mümkün değildir. Filistin bizim için manevi bir değere sahiptir çünkü ilk kıblemiz olan Mescidi Aksa bu topraklardadır. Müslümanların hakimiyetinden çıktıktan sonra kanın ve gözyaşının eksik olmadığı Filistin topraklarında barış ve huzurun gelmesinin tek seçeneğinin ise İsrail ve bütün uzantılarının bu topraklardan çıkartılmasıdır. Yarım asırdan fazladır işgal atındaki Filistin toprakları bu nedenden ötürü kan ve barut kokusuyla iç içe yaşamak zorunda bırakılmıştır.
İSRAİL İLE ANLAŞMAYA HAYIR
“Bugün ülkeyi yönetenlerin gerek iç ve dış politikadaki attığı yanlış adımlar sonucunda İsrail bize mecbur biz de İsrail’e mecburuz açıklamaları gerçeği yansıtmamaktadır. Ülke olarak elli kanlı katillere ihtiyacımız olamaz dolayısıyla katillerle yapılacak diplomatik ilişkilerle de bir gelecek inşa edemeyiz ve bu açıdan atılan yanlış adımların maddi ve manevi faturasını bu millete kesmeye hakkımız yoktur. Bu açıdan Milli Mücadele’nin temsil ruhunu taşıyan TBMM’nin ve onun üyelerinin tarihteki şuurlu duruşa leke sürecek ve o meclisin tarihsel temsil sorumluluğuna halel getirecek yanlış adımlar atmaktan uzak durması gerekmektedir.