Daha önce “You Wont Miss Me” (2009) ve “Nobody Walks” (2012) gibi filmlerin yönetmen koltuğuna oturan Ry Russo-Young’un dördüncü uzun metraj filmi olan “Before I Fall” (Ben Ölmeden Önce, 2017), bir kaza sonucu hep aynı günü yaşamak zorunda kalan Samantha Kingston’un hikâyesini anlatıyor bize. Şimdiye kadar defalarca benzerlerini izlediğimiz bir hikâyeye sahip olan filmin senaryosunun Lauren Oliver’ın aynı adlı romanından uyarlandığını da notlarımızın arasına ekleyelim.
 
Tekrar, Tekrar ve Tekrar
 
Aynı günü tekrar tekrar yaşamak zorunda kalan insanları anlatan filmler arasında, Harold Ramis’in yönetmenliğini üstlendiği “Groundhog Day” (1993) filminin yeri ayrıdır bence. Bu filmde, hayatta kendinden başka hiçbir şeye değer vermeyen Phil’in, gitmek istemediği bir kasabada hep aynı günü yaşaması ve bunun sonucunda kendini ve hayatı sorgulaması bize eğlenceli bir şekilde sunulmuştur. Ama “Groundhog Day”, sadece eğlendirmeyi amaçlayan bir film değildir elbette. Aynı zamanda, güçlü alt metinleri ile modern zaman insanının halini ortaya koyarken, hayatı hızlı yaşayıp hızlı tüketen insanları eleştiren çok yönlü bir hikâyeye sahiptir. Bu yüzden de karakterle birlikte seyircisini de düşündürür, değiştirir, dönüştürür.
 
Zamana Hapsolmuş Bir Ergenin Sıkıntıları
 
İşte “Before I Fall” filmi de “Groundhog Day” filmine öykünerek, benzer bir karakterle benzer bir hikâyenin peşine takılıyor ve “Groundhog Day” filminin kullandığı formülü üç aşağı beş yukarı aynen kullanmaya çalışıyor! İki film arasında, özel bir günde girilen döngü, başkarakterin bencil biri olması, yatağın başucunda bulunan saat ve her sabah aynı müziğin çalması, insanların sıradan hayatlarının da aslında kısır bir döngüden ibaret olduğuna atıf yapılması, yaşadıkları sonucunda başkarakterin “iyi” birine dönüşmesi, başkarakterin birilerini ölümden kurtarmaya çalışması gibi hikâyenin temeli ve akışı üzerine birçok benzerlik bulmak mümkün. Filmlerin ayrıldığı en büyük nokta ise tarzlarından kaynaklanıyor. “Groundhog Day” mizahi bir üsluba sahipken, “Before I Fall” ise dram ile gizemi harmanlayan ve gerilim filmi imajı çizen bir yapıya sahip diyebiliriz. Ama filmin pamuk şeker kıvamındaki atmosferinin, yaratmak istediği dünyaya göre eğreti durduğunu da belirtmeliyiz. “Groundhog Day” filmine nazaran daha küçük bir evrene sıkışıp kalan “Before I Fall”, bizi liseli ergenlerin, zevk-ü sefa içinde yaşadıkları bir dünyaya davet ediyor. Ama film bu dünyayı, sadece sterotiplerden medet umarak tasvir etmeye çalışıyor. Bunun sonucunda da çılgınca eğlenen sığ karakterler yaratmanın ötesine geçemiyor ve elinde bolca zaman olmasına rağmen karakterleri tanıtmayı bir türlü beceremiyor. Zaten film ilerledikçe bu karakterlerin hiçbirinin filme bir katkısının olmadığını açıkça görüyoruz.

Biraz da filmin kadınları merkeze yerleştirirken takındığı tavırdan ve kadın erkek ilişkilerinde belirgin bir şekilde taraf tutmasından bahsedelim. “Before I Fall”, kadınlar hakkında bir film olmaya çalışırken, erkek egemen yaklaşımın düştüğü tuzağa düşüyor ve hikâyedeki erkekleri tamamen es geçiyor. Senarist ve yönetmen, kadınların baskın, erkeklerin son derece silik tipler olduğu alternatif bir dünya yaratıyorlar adeta. Ama bunu liseli gençler üzerinden yapmaya çalışırken pek de tutarlı davranamıyorlar. “Before I Fall”, sürekli tekrara dayanan bir hikâyeye sahip olmasına rağmen temposunu korumayı ve sıkıcı olmadan nihayete ermesine beceriyor. Ama ortaya koyduğu yeni hiçbir şey olmadığı için unutulmaya mahkûm olduğu da aşikâr.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981