Söz konusu sinema uyarlaması olduğunda, Fantastic Four üyeleri, Punisher ile birlikte Marvel’ın en talihsiz kahramanları arasında yer alıyor bence. Tıpkı Punisher gibi Fantastic Four da, uyduruk bir uyarlama ile seyircinin karşına çıkıp hayal kırıklığına sebep oldukça, yeni bir reboot ile yeni hayal kırıklıklarının kapısını araladı. Bugüne kadar 3 kez kanlı canlı bir filmde gözüken ekip, 4. kez perdede arz-ı endam ederken, azıcık da olsa olan umutlarımızı, maalesef devasa bir hüsrana dönüştürdü!
 
Fantastik Ekibi Tanıyalım
 
Marvel’in ilk ailesi olan Fantastic Four, dört kişiden oluşsa da aslında onlar tek bir kişiymiş gibi hareket ederler. Zaten onları diğer kahramanlardan ayıran ve özel kılan şeyde tam olarak budur! Eğer ekibi tek bir kişi gibi düşünecek olursak, Reed “Beyin”, Sue “Kalp”, Johny “Vücut” ve Ben ise “Ruh” olurdu şüphesiz. Yani Fantastic Four demek birlik olmak demektir; ekip uyumu, aileye ve dostlara bağlılık demektir. Havalı süper güçler, dur durak bilmeyen aksiyon ve yenilgiye doymayan zalim kötüler ikinci planda gelir. Bu yüzden iyi bir Fantastic Four filmi çekmek için, öncelikle karakterleri iyi tanıtabilmek ve onların aralarındaki güçlü bağı perdeye iyi yansıtabilmek gerekir. 1994 yapımı “The Fantastic Four” filmden tam 21 yıl sonra gelen reboot ise aslında bu konuda seleflerinden nispeten daha titiz ve başarılı bir anlatım ortaya koyuyor. Genel olarak filmin, karakterlerin tanıtılmasını ve süper güçlerini kazanmalarını kapsayan ilk yarısının tatmin edici geçtiğini söylemek mümkün.
 
Şimdi Pataklama Zamanı!
 
Filmi kabaca iki kısma ayırırsak, ilk kısmı karakterlerle tanışma, ikinci kısmı ise bol aksiyon ve sıkı bir “boss fight” olarak nitelendirebiliriz. Yani daha doğrusu teoride filmin böyle olmasının planlandığı ama pratikte işlerin umulduğu gibi gitmediği aşikâr! Zira ikinci kısma geçerken film, sanki görünmez bir jiletle kesiliyor ve bambaşka biri tarafından yazılmış ve çekilmişçesine katlanılmaz bir şeye dönüşüyor! İkinci kısımda filmin, seleflerinin yaptığı hataları bolca tekrarladığını görüyoruz. Tıpkı Tim Story’nin “Fantastic Four” (2005) filmi gibi karakter gelişimine fazla zaman harcayan film, süresini iyi kullanamıyor ve vaat ettiği aksiyonu bir türlü sergilemeyi beceremiyor. Üstelik zaman harcanan tek şey karakterler de değil. Karakterler radyasyondan etkilenip değişim geçirmeye başlayınca bu kez de insanların ekibi kabul etme sorunu, hikâyenin içinde dallanıp budaklanmaya başlıyor. Hatta filmin aksiyondan daha çok bu nokta ile ilgilendiğini de söyleyebiliriz.
 
Kötü Adam Sorunu
 
Şimdiye kadar çekilmiş bütün Fantastic Four filmlerinde karşılaştığımız en büyük ortak sorun kötü adam ile yapılan savaşın son derece sönük olması, oldubittiye getirilmesi ve tabi ki Victor von Doom gibi muhteşem bir kötü adamı heba etmelerinden kaynaklanıyordu. Ne yazık ki bu filmde de durum değişmiyor! Çizgi romanlarda o hayran olunası karizmatik ve zeki kötü adam Doom bu sefer, hiçbir sinema macerasında olmadığı kadar alçaltılarak amaçsız bir zırdeliye dönüştürülüyor. Ve yine sağlam bir Doom izleme hevesimiz kursağımızda kalıyor. Büyük beklentileri büyük hüsrana dönüştürmüş ve son zamanlarda çekilmiş en kötü çizgi roman uyarlamalarından biri olmayı başarmış Josh Trank imzalı “Fantastic Four” için aslında bu kadar laf kalabalığının yerine, şimdiye kadar çekilen dört “Fantastic Four” filminde de sonuç aynı oldu, “başarısızlık: dörtte dört!” desem de olurdu ya, neyse… 
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981