Gençler devlet ve milletimizin geleceği temel taşı ve her şeyidir.

Cumartesi günü TEOG sisteminin kaldırılmasından sonra, Liselere Giriş Sınavı için Gençlerimiz sınavlarda ter döktü. Ben de çok heyecanlıydım.. En küçük oğlum Ahmet Emirhan’ın elinden tutarak Gebze'de 46 yıl önce özel sektör tarafından yapılıp, devlete bağışlanan ilk okul olan Chreysler okuluna giderek, yıllar önce parasız yatılı sınavlarına girmek için Giresun Espiye Dikmen köyünden, yağmur altında 7 saat yürüyerek Espiye’ye geldiğim günleri hatırladım.

Oğlum Ahmet Emirhan ve yüzlerce genç, okul bahçesinde heyecanlıydı. O heyecanı onlarla yaşadım. Eğitim devletin anayasa ile teminat altına aldığı en önemli devlet hizmeti. İnşallah bir gün sınavsız, her kesin kendi kabiliyeti ile eğitim gördüğü günleri götürürüz.

Bütün bir yıl ve yıllar sadece bir kaç saatlik sınava indirilmesi doğru değil. Tüm eğitim boyunca gençler ve ders ortalamaları değerlendirilip öğrenciler lise ve üniversitelere yönlendirilerek eğitimli ve meslek Sahibi gençler yetişir. Tekrar Liselere Giriş Sınavı gençlerimiz ve ülkemize hayırlı olsun… Allah  gençlerimize zihin açıklığı versin…

İLKOKUL HATIRALARIM

Oğlum Emirhan sınava girerken, ilkokul hatıralarım da gözümün önünden geçti. 1968-1969 eğitim öğretim yılında 8 yaşında, bugün Giresun’un Espiye İlçesi Soğukpınar Beldesi’nin Dikmen Mahallesi’ndeki okulda ilkokula başlamıştım. Ancak ailenin maddi durumundan dolayı, ablam eğitim tamamlamış ve ben onun önlüğü, yakalığını giyerek okula gitmiştim. Zayıf ve uzun bir çocuk, sınıfın ortasında diğer çocuklara nazaran hemen göze çarpıyordu.

Öğretmen neden okula bir yıl geç geldiğimi sorunca, arkadaşlarım ‘hocam bu okuma yazmasını biliyor’ demişlerdi. O an öğretmenler kurulu toplanıp, beni sınava tabi tutarak okuyup yazdığım anlaşılınca, öğleden sonra ikinci sınıftan devam etmeme karar verilmişti. Ailemin maddi imkansızlığımdan dolayı bir yıl okula geç gitmem beni üzmüş, her akşam ablamın yolunu okul yolundaki ceviz ağacının altında bekleyerek okul kütüphanesinden kitap getirmesini beklemiştim. O birer okuma kitabı getirmiş, o evde ders çalışırken de ben okuma yazma öğrenmiştim. Okula gitmeden önce kendi kendime birinci sınıfı okumuş ve okur-yazar olmuştum.

Okul maratonumuz böyle başlamıştı. İkinci, üçüncü ve dördüncü sınıfları o gün Dikmen Köyü’nde, beşinci sınıfı ise köyümüzün karşısındaki nispeten mahallemize biraz daha yakın olan Gosköyünde bitirmiştim. Her gün okula giderken, naylon gübre torbasından dikilen çantaya okul kitaplarımızı yerleştirip, içerisine de bir parça mısır ekmeği de koyarak, okulda yakacağımız odunu da evimizden okula götürmek suretiyle, yağmurda, karda, çamurda her gün 45 dakika yaya yürüyerek dört yıl boyunca okula gidip gelmiş, öğle yemeklerimiz bir parça mısır ekmeği olmuştu.

Bu şartlarda ilkokulu bitirmiş, ilkokulu tamamlayarak yatılı eğitim için Espiye’ye gelmiştik. İlkokul yıllarımız başlı başına hatıralarla dolu. O yıllar ülkenin sıkıntılı ve karışık yıllarıydı. 68 kuşağının eylemleri, siyasi istikrarsızlık ve 71 muhtırası, anarşist hadiseleri sanki dün gibi hatırlıyorum.

Türkiye’nin her yerinde eğitim ve öğretim sürekli gelişti. Taşımalı eğitim, okullarda öğle yemekleri, kitapların parasız olması, köy okulları ile şehir okulları arasındaki farkın kalkması, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini gösteriyor.

Bizim çocukluk yıllarımızda ortaokulu okumak büyük bir hayaldi. Şehirde evi olanlar yada kalacak bir yurt bulanlar ancak ortaokul okuyabiliyordu. Köyde hayatını zor geçindiren ailelerin şehirde çocuk okutmaları gerçekten imkansızdı. Bu yüzden birçok genç ilkokuldan sonra eğitimine devam edemiyordu. Üniversitede okumak ise tamamen hayaldi.

Anadolu insanı, evladını ortaokulda ve lisede okutma imkanı bulamazken, o dönemin beyaz Türkleri halka rağmen halkçılık yapanlar, fakirlik edebiyatı yaparak ülkeye düzen vermek isteyenlerin çocukları Amerika’da, İngiltere’de ve Almanya’da okuyorlardı. Türkiye’deki normal üniversitelerin ötesinde çocuklarını seçkin kolejlerde okutanlar, halkın vergisi ile en iyi üniversitede okuyup devleti yöneten yöneticiler yıllarca Anadolu insanı köylünün çocuğunun lisede ve üniversitede okumalarına imkân tanımamışlardı. Bu Türkiye’nin ve insanımızın büyük bir kaybıydı.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981