Bu gün İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümü 12 Mart ve biz 15 yıl önce hazırladığımız belgeselin senaryo metnini sizlerle internet ortamında paylaşırken, hazırladığımız Mehmet Akif belgeselini http://kocaeligebze.tv/v/14817/mehmet-akif-ersoy-belgeseli#.VP7YIMZFc7A linkinden izleyebilirsiniz.
***
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı
Bundan 100 yıl önce 12 Mart 1921 yılında milli marş olarak kabul edilen ve bugünde tüm siyasi partilerimiz ve milletvekillerimizin oyları ile İstiklal Marşı yılı ilan edilen 2021’de bir kez daha İstiklal Marşı’mızı coşku ile okurken, İlim Kültür Tarih Hizmetleri Vakfı olarak hazırlayıp bir çok kurum ve kuruluşa telif ücreti almadan gönderdiğimiz Mehmet Akif’in gençlere rol model hayatı belgesel sinevizyonumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=woR6X9hjHgU&t=36s
Evet, Akif gençlerimizin rol model alacağı en önemli şahsiyet. Gençlerimiz İstiklal Marşı yılında, istiklal ruhu ile yetişmeli ve yetiştirilmeli.
Akif’i ve İstiklal marşını yeniden bu ruhla bir kez daha hep birlikte, İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100. yılında okuyalım.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl.
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl
Hakkıdır, Hakk´a tapan, milletimin istiklâl!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış. Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va´dettiği günler Hakkı´ın
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ.
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar - ki şahâdetleri dinin temeli -
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - taşım,
Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na´şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk´a tapan, milletimin istiklâl!