Yaklaşık beş yıl boyunca sıkılmadan aynı saç modeliyle dolaştım. Bu saç şeklinin kendime yakıştığını düşündüğümden değil, alışmış olduğumdan dolayıydı, halk arasında üç'e vurdurmak olarak bilinen tıraş terimine olan bağlılığım.

Bende alışma hastalığı var. Bir şeylere sürekli alışıyorum. Alıştığım şeyler bir zaman sonra gerçekleşemez hale geldiğinde de çok üzülüyorum.

Fakat saç modelinin alışılacak, yok yok ben onsuz yapamam denilecek bir özelliği yok ki. Takıntılı ve alışkanlık hastasıysanız eğer, ona da alışırsınız. Ben alışmıştım.

Çevremdekilerse sürekli, kestirme hemen saçını, uzasın diye istekte bulunuyordu. Sanki sahnedeydim ve gelen konuklar istedikleri parçaları peçete aracılığıyla bana iletiyordu. Sürekli duyduğum saçını kesme, sakalını kes gibi laflar bir zaman sonra onlarında alışmasıyla son bulmaya başladı. Bunu söyleyen ailem bile olsa herhangi birisinin benim üzerimden planlar kurmasına dayanamıyorum. Bana göre herkes olmak istediği gibi kalmalı. Yakınında bulunanlar mavi giysen seni açar, saçını kısalt, şöyle yap, böyle yap diye birisine karışmamalı. Hükmetme duygumuzu, başkalarının yaşam biçimleri üzerinden çekmeliyiz. Size ne yani bir başkasının saçından, sakalından. Görmek istemiyorsanız eğer, bakmazsınız suratına olur, biter. Dışarıdan gelen seslerin kesilmesi, on beş günde bir gidilen berber yolundan, koltuğundan, muhabbetinden sıkılmam sebebiyle bırakayım işte, uzasın uzadığı kadar dedim.  Çocukluğumdan itibaren gittiğim, babamın ve benim en özel günlerimizin tıraşını yapan aile berberimize yaklaşık altı ay boyunca hiç uğramadım. Adeta içimdeki Hande Yener'i keşfetmiştim. Değişim aşkıyla yanıp tutuşuyordum.
Bu değişimi gerçekleştirirken uzun yıllar boyunca yanımda olan üç numaraya da haksızlık edemezdim. Faydaları çoktu. Evden çıkarken, 'Sağa mı yatırsam? Sola mı yatırsam? Havaya mı kaldırsam?' gibi dertlerden kurtarıyordu insanı. Birde annelerin 'aman yavrıım duş alıp ıslak kafayla dışarıya çıkma, hasta olursun' cümlesi artık sizi bağlamıyordu. Çünkü kuruyacak kadar saçınız yoktu. Hadi birde romantik sebep uydurayım; sevgiliniz elini başınıza koyduğunda, aklınızdan geçen onu sevdiğiniz düşüncesini çabucak algılayabiliyor, size kucak dolusu sarılabiliyordu. Ve ben hep, 'erkeğin ideal saç tipi üç numaradır' diyen kızları sevdim. Onlarda beni sevdi ya da sever gibi yaptı. Girmeyelim o konulara hiç. Şimdi ise kendime ve onlara ihanet ediyorum.

Beş yıllık bir üç numara geçmişini geride bırakıp, saçlarımı kestirmeyeceğime ant içtikten yaklaşık altı ay sonra çocukluğum, sünnet tıraşçım, ilk gençliğim, dün'üm, bugün'üm, yarın'ım Bülent Abi'ye gittim. Kapıyı açıp, selam verdikten sonra içeriye girdim. Bülent Abi, 'vaaay Engin nerelerdesin sen?' diyerek bana sarıldı. Aklımdan çocukluğum geçti, aklından çocukluğum geçti, 'zaman ne de çabuk akıp gidiyor' dedi. 'Çok hızlı büyüyorsunuz. Sizin yüzünüzden toprağa yaklaşıyoruz. Yavaş büyüyün lan' dedi. İçtenlikle güldüm. Benim her yaşıma tanıklık eden bu adam, altı ay boyunca görmeyince beni giderek büyüdüğümü anlamıştı. Bazen eskiden yazdıklarıma bakıp, kendi kendime 'biraz büyümüşüm ben' demem gibi. Tıraş koltuğuna oturdum. Önlüğü takıp, kullanacağı makineyi, makası ve tarağı ayarladı. 'Abi enseyi ve yanlardaki kıvrılmaları düzeltelim sadece' dedim. Bülent Abi bir duraksama yaşadı. Bugüne kadar ona hiç saçımı nasıl kesmesi konusunda herhangi bir şey söylememiştim. O kafasına göre keserdi, yıkardı, gönderirdi beni. Hiçbir şey söylemeden enseyi ve yanları düzeltti. Dayanamadı ve 'bari şu kırıkları da alalım' dedi. Dayanamadım ve yine kendimi onun ellerine bırakıp, 'tamam abi sen daha iyi bilirsin' dedim. 'Sadece kırıkları alacağım ya, kısalma olmayacak' dedi. Yere düşen saçlarıma bakmaya başladım. Sanki kesilen her bir parça geçmişe gönderilen birer selamdı.

Okul tıraşlarım, tatil tıraşlarım, sünnet tıraşım, Bülent Abinin 'damatlık tıraşını da yapacağız, hele biraz büyü sen' demesi geldi aklıma. Bir an mutlu oldum. Bülent Abinin benim hayatımda önemli biri olduğunu düşündüm. Ama benim üzerimden kurduğu damatlık tıraşı yapma hayaline sinirlendim. Kafamı yerdeki saçlarımdan kaldırıp, aynadan Bülent Abiye baktım. Sonrasında da kendime baktım. Her yer, her şey üç numaraydı.'

Ama abi…' dedim. 'böyle çok daha güzel oldu, eski günlerdeki gibi' dedi.  Belki de bu sayede, ömrüne ömür katmış saydı kendini, kim bilir.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981