Küresel ekonominin lokomotifi ABD'de teknik olarak resesyon Haziran 2009'da sona erdi ve canlanma da 2011 sonunda bitti, geçen yıl da bir türlü beklenen sinyal gelmedi. Kişi başına gelirde 2007'deki yüksek seviyeye ulaşılamadı.
Herkesin beklentisi 2013'te canlanmanın yeniden başlaması... Ev fiyatlarının yeniden yükselmesi, istihdam artışının ayda 150 bin iş ile sabitlenmesi ve işsizliğin yüzde 8'in altına inmesi önemli canlanma belirtileri olarak kabul edilebilir.
Ancak, ABD ekonomisinin zayıf noktası tamamıyla "mali uçurum..." Cumhuriyetçiler ile Demokratlar çekişiyor, hala vergi artışları ve harcama kısıntısı konusunda net bir anlaşma sağlayamadılar.
Mali uçurum riski bir kenara bırakıldığında, ABD ekonomisinin ana damarı olan tüketici harcamaları hala ivme kazanamadı.
ABD ekonomisi çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olsa da 2013'te Euro Bölgesi tüm ekonomiler için muazzam bir sorun olabilir. Çünkü Euro Bölgesi'nde patlamaya hazır bir değil birçok bomba var ve bunların hepsi ardı ardına patlayarak, küresel ekonomide şok etkisi yaratabilir. İşin kötüsü Euro ekonomisi gittikçe bozuluyor.
Euro'da bir çöküş, bölgede ve küresel ekonomide durgunluğa yol açacağı gibi birçok banka ve şirketin de iflas etmesine yol açacak. Sadece Amerikan finansal kurumlarının değil, şirketlerinin de Euro bölgesinde yüklü pozisyonları var.
Giderek istikrarsızlaşan Euro bölgesinde tüm gözler Yunanistan, İspanya ve İtalya'da olacak. Bazı ekonomistler Yunanistan'ın Euro'dan çıkmasının 2013 yılında gerçekleşeceğini, 50 milyar Euro'luk son kurtarma paketinin de ekonomik istikrarı getirmeyeceğini savunuyor. İspanya ise, krizin üstesinden gelmek için kamu harcamalarında sert kesintilere giderken, aşırı yüksek işsizlikle de boğuşuyor.
Gelişmekte olan ülkelerin performansı ise Çin'e bağlı olmaya devam edecek. Çin'de yeni liderliğin nasıl bir rota izleyeceği gözlemlenecek. Çin'in bu yıl iç talebi hızlandırması için, büyüme politikaları izlemesi ve reformlara hız vermesi gerekiyor.
Çin'in bu yıl yüzde 8 büyümesi bekleniyor. Bu oran 1999'dan bu yana en yavaşı. Aynı şekilde Asya'nın bir başka güç odağı Hindistan'ın da geçen yıla oranla bir puanlık artışla yüzde 6 seviyesinde büyümesi bekleniyor. Gelişmekte olan ülkeler arasında istikrarsızlığa en duyarlı ülkeler; Arjantin, Brezilya, Hindistan, Güney Kore, Güney Afrika ve Rusya olarak sıralanıyor.
Tabii bunlar bazen anlamsız… Anlattıklarımız ağırlıklı olarak rakam… Önemli olan en mutlu vatandaş hangi ülkede, kimin refahı artıyor? Kriz var, durgunluk var ama hangi ülkenin vatandaşına en az yansıyor? İşsizliğin yüzde 27 olduğu İspanyol ve Yunanların mutlu olduğunu söyleyemeyiz…
En düşük işsizlik hangi ülkede?.. Tayland, Singapur, Güney Kore, İsviçre ve Norveç... Maaş ve ücretlerde en çok artış yaşanan ülkeler mesela; İzlanda, Avustralya, Avusturya, Belçika, Yeni Zelanda... Ya da ekonomik ve sosyal anlamda refahın en üst seviyede olduğu İsveç, Norveç, Finlandiya ve Danimarka gibi İskandinavlar ile İsviçre, Avustralya ve Kanada...
Bu ülkeler farkındaysanız, büyük, merkez ülkeler değil. Onların çoğu yukarıda da anlattığımız gibi sorunlu… Küçüldüler, yoksullaştılar, kemer sıkıyorlar,. Hastalık var ve bir türlü ayağa kalkamıyorlar.