Sana bağımsız bir ülke bırakıldı. Dünya Savaşı’nın galip emperyalistlerine yüreği ile direnerek, Lozan’da, Montrö’de imzaları da attırarak üstelik...
Bak bakalım, atalarının Türkiye Cumhuriyeti adını verdikleri özgür yurdunu, bugün ne hale getirdin.
- ”Yurtta barış, cihanda barış” diyen Ata’nın koltuğuna “İntikam” diyen bir ismi oturttun.
- “On yılda onbeş milyon insan”; Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu’daki katliamlardan kaçan yüzbinlerce göçmen ve Anadolu insanının ülkü birliği ile oluşturulmuştu. Doksan yıl sonra senin bir parçanı “Zerdüş inancında” diyerek ötekileştiren bir Başbakan ürettin.
- Zübeyde hanım da, Kara Fatma da, Toto Karaca da... Halkın annesi haline gelmişti. Bugün, birbirinin anasına küfür eden o annelerin torunları sen değil misin?
- 9 Eylül’de, İzmir’de Kurtuluş'unu kutlarken, indirilen bayraklardan biri ABD bayrağıydı. Sıkınca şüheda fışkıracak ata yadigarı bu topraklara onların üslerini, füzelerini yerleştirmesine nasıl izin verdin?
- “ille de üretim” diyerek, onca yoklukta Karabük Demir Çelik ile başlayan fabrika üreten fabrikalar kuran dedelerinden; eldekilerini satıp, borçlanarak ithal ürüne mahkum olmayı sen istemedin mi?
- “Köylü milletin efendisi” nden, binlerce köyü boşaltan mirasyedi noktasına gelen de sensin ey halkım!
- Sarı Gelin’in, Ezo Gelin’in diline, inancına bakmaksızın ana-bacı bellendiğini umursamadan, komşu kızlarını Nataşa diyerek tecavüz aracı yapan sen değil misin?
Beceremedin ey halkım!
“İnsanlık” denilen ve hatta “Canlı” denilen tek ortak ülküyü sürdüremedin, aksine kendi kendini ayrıştırdın, böldün, parçaladın.
Şimdi sokaklara dökülüp terörü lanetliyorsun.
Önce bir dur! Düşün, düşün ve sonra karar ver!
Tüm ilkel, feodal kimliklerinden sıyrılamadığın sürece, sözünü ettiğin terör aslında senin intiharındır, ötenazindir!
Yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Etnik, dinsel, cinsiyet kimliklerinden istifa et!
İnsana gel!
Sendikacı Bakan Yardımcısı
AKP’nin övündüğü ve seçmenin de her sohbette ilk anda AKP methiyesi olarak kullandığı “sağlık hizmetlerinin geçmişe göre mükemmel olduğu” görüşü, nasıl bir fiyaskoya dönüştü?
Sağlık sektörünün yetkili ve ilgilileri birbiriyle illintili gerekçeler sunuyorlar. Emperyalizmin sağlık sektörünü tatlı sömürü alanı olarak seçtiğinden tutun da, AKP Hükümeti’nin yandaşlara yemlenme alanı olarak belirlemesine kadar...
Ben ortaya çıkan fiyaskonun, magazin yönüyle ilgili bir bir başka gerekçeye işaret etmek istiyorum.
AKP Çorum Milletvekilliği kadrosu, üç dönemdir Hak-İş sendikacılarına tahsis edilmiş durumda. Hak-İş ve ona bağlı Öz Gıda-İş Sendikası’nın Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Agah Kafkas, iki dönemdir AKP Çorum Milletvekili. Ağabey hemşehrisi Öz Gıda-iş ve Hak-İş’in Genel Başkanı Salim Uslu “Yeter artık! Sıra bende” deyince; Kafkas, ceylan derisi koltuğunu çaresiz ona bıraktı. Salim Uslu AKP Milletvekili olunca, Agah kardeşimize de Ankara’da koltuk arandı.
Yılların sendikacısı için bulunan koltuk, Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı koltuğu oldu.
Hekimden sendikacı olur olmasına da, bugüne dek ben bir isim anımsamıyorum. Tümü devlet memuru olan hekimlerin odaları vardı, sendikacılığa en parlak döneminde bile pek yüz vermediler. Oda gücü, onlara hem devlet memurluğu ve hem de özel muayenehane açma hakkını sağlıyordu.
İşçileşemediler ve sendikacılığı da öğrenemediler. Şimdi kendi alanlarında bir karşı devrimi yaşıyorlar. Sonuçta, sendikacıdan bir Sağlık Bakan Yardımcısı amirleri oldu.
Kişisel olarak katılmasam da, egemen görüş şu:
“Sendikacılar iş bilmezler! Zaten sendikacılar ve sendikalar hiç ir işe yaramazlar!”
Sağlıkta yaşanan büyük fiyaskonun faturası da yakında Agah Kafkas’a kesilir. Ahali de yer, olur biter.
Hadi oradan!
Başbakan “güncelleme” karşısında yurttaşı uyardı:
1-Sigara içmeyin!
2-Alkolü azaltın!
3-Porsche’ye değil Fiat veya Wolkswagen’a binin!
Birincisi için elimden geleni yapıyorum. İkincisi ise beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor.
Ama üçüncü önerisi kafama takıldı.
Altımdaki Lada’yı versem...
Bakan, milletvekili veya yandaştan, ikinci el Fiat veya WW aramaya kalksam...
Güncelleme yapsam yani...
Var mıdır? Bulabilir miyim?