Biga’yı üretim üssü olarak görerek, yönetim ve temsil adreslerini Çanakkale ve İstanbul olarak belirleyen, Ankara’ya yüzü dönük büyük iki yatırımcımızın, çeşitli kademelerdeki yöneticileri Biga’da da biraraya gelebilirler. Bunu yapmak için kimseden izin alacak halleri yok.
Her iki büyük yatırımcımız, birlikte Biga’yı biçimlendirme hesabı da yapabilirler. Bunu da engelleyecek gücümüz yok.
Büyük yatırımcılar fil gibidirler. Zaman zaman tepişirler de... Onlar tepişirken çimen olup ezilmenin de alemi yok.
Gün gelip uzlaşırlar, güçbirliği yaparlar.
Siyasetçilere hiç bir şeycik olmaz! Onların yatırımcılarla ilişkilerinde belirleyici olan, iktidar olup olamamalarıdır.
Fillerin tepişmesi veya uzlaşması durumunda, en çok medya kuruluşları ve sivil toplum örgütleri zarar görürler. Bu iki kesim, piyasa ekonomisinin rekabet koşulları, liberalizmin ahlakı teoride yazılı olduğu gibi yaşanırsa ancak; medya ve sivil toplum kendini güvende hisseder. özgür hisseder, gerekli hisseder.
Biga’da maalesef hava çok ısındı. Üstelik biraz da erken ısındı.
Bağımsız gazetecilik yapma koşullarının pek kaldığını söyleyemeyiz. Büyük yatırımcılar için, kısa ömürlü kraldan çok kralcıların her zaman ürediğini en iyi biz gazeteciler biliriz.
Sivil toplum kuruluşlarının özgürce görüş belirtebilme koşulları da pek kalmadı. Karnından konuşma mevsimindeyiz.
Olup bitenleri hala yazabiliyorsak, bu bizim çılgınlığımızdan başka bir şey değildir. Uzun vadede nasılsa taşlar yerine oturacaktır.
4+4+4 x 3+3 = Eksi Sonsuz!
Zorunlu eğitimde 4+4+4 kararı sonrası, yılbaşında yapılması gereken memur maaş zamları için Hükümet’in ilk 6 ay için yüzde 3 ve ikinci 6 ay için yüzde 3 teklifi; bize bu formülü yazdırttı.
Hükümet, ekonomik büyüme rakamlarını konuşurken yüzde 8-9 lar açıklıyor. TÜİK enflasyonu yüzde 10'a dayandı. Büyümeden memura pay verilmese bile enflasyon nedeniyle erime dikkate alınmıyor. Bu hesap, öteki dünya edebiyatını seven bir Hükümet için, eksi sonsuza yolculuk anlamına gelir mi?
Emirle çoğunluk memur sendikasına giren memurlar ve özellikle geleceğimiz çocuklarımızı eğittiğini iddia eden eğitimciler buna yanıt vermeli. İçlerinde herhalde hala matematik bilenler vardır.
Umudumuz Halife!
Yeni Anayasa yazma çalışmaları TBMM’de sürüyor. Çankaya Köşkü (son dönemde saray diyorlar) hazırlığı yapan Erdoğan, zamanın geldiğini düşünmüş olmalı “Başkanlık Sistemi” ni gündeme soktu.
Şimdi birileri başkanlık, yarı başkanlık tartışıp duruyor. AKP içinde kargaşa yaratan bu tartışma bence komikten de öteye garabet!
Başkanlık hem meclis ve hem de senato diye ikili denetim isteyen bir yapı. Başkanlık, farklı hukuk kurallarının bulunduğu eyalet sistemini kaçınılmaz kılan bir yapı.
Bu iki temel köklü değişim yapılmadan “Seçilmiş Başkan” değil “Kendi Kendini Seçtirmiş Diktatör” üretilir. Diktatörün yönettiği ülkede de demokrasi şeklen bile olamaz.
Tek tesellimiz, bizim diktatör Halifeliği de seviyor. Belki Allah’tan korkar.
Olay bu kadar açık!
Bunun için günlerce aylarca laf kalabalığı yaparak, bilgiçlik taslayanlara gülmeyi de bıraktım artık acıyorum. Siz de acıyın!
Doğa hala direniyor!
Rio de Janeiro'da yapılacak 2012 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı öncesi yayımlanan rapor; Dünya'yı en çok kirleten ülkeler sıralamasında 68'nci olduğumuzu söylüyor. İlk sıralarda Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Danimarka, Belçika, ABD, Avustralya, Kanada, Hollanda ve İrlanda geliyor.
WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, raporu “Bu çalışma, gezegen üzerinde yarattığımız baskının boyutunu ve yaşamlarımızı mümkün kılan ormanlarımızın, nehirlerimizin, göllerimizin ve denizlerimizin sağlığında ortaya çıkan bozulmayı anlatıyor. Yaşayan Gezegen Endeksi’ndeki düşüşü tersine çevirmek için 'ekolojik ayak izi'nin gezegenin sınırlarına çekilmesi, tehlikeli iklim değişikliğinin önlenmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi gerekiyor" şeklinde değerlendirmiş.
Türkiye ekolojik açıdan demek ki hala iyi durumda. Üstelik, çevremizdeki bir çok ülke ekolojik bozulmada, bizim önümüzde yer alıyor.
Gözden kaçırılmaması gereken ise, ekolojik bozulma ile zenginleşme arasında paralellik var.
Zenginleşmeden doğal kalınamıyor demek ki... Ya da kirletmeden zenginleşme becerilemiyor.
Kim beceremiyor?
Elbette yatırımcılar ve devlet. Halk olacak değil ya...