Çizgi roman sanmayın. Teksas-Tommiks de değil tabii..
Onları küçümsemiyorum, çok severim.
Bu politik-ekonomik bir kitap… Adı “Kapitalizm”. NTV yayınlarından… Günümüz küresel krizini, üretim ilişkilerini, kapitalizmin ne olduğunu anlamak, bir kez daha göz gezdirmek için…
Ortaçağ'da tüccar sınıfının yükselmesi ile başlayan kapitalizmin tarihini, ticaret yollarının açılmasını, Hollanda'nın ve İngiliz sanayi devriminin kapitalizme katkılarını ve daha bir çok konuyu yoğun bir içerikte görsel malzemelerin eşliğinde okuyoruz.
Daha sonra kitapta “herkesin sahip olduğu bir şey nasıl olup da sadece tek bir kişinin mülkiyeti haline gelebiliyor” sorusu eşliğinde özel mülkiyet ve sahiplik konuları tartışılıyor.
John Locke, Adam Smith, John Stuart Mill gibi düşünürlerden sonra Rothschild ailesini okuyoruz. Ailenin kurucusu Mayer Rotschild'in şu sözü ilginç:
“Bütün şubeleri özel bir bilgi ağıyla sıkı bir koordinasyon içinde tutarak Avrupa'daki her siyasi gelişmeyi kendi mali kazanç hanemize çevirebilecek durumdaydık.”
Sanayi devrimiyle iktisat teorilerinin oluşumu ve işçi sınıfının perişan durumu tarihin sıradan insanlar için ne büyük acılarla dolu olduğunu bizlere bir kez daha anımsatıyor. Charles Dickens ve Victor Hugo gibi yazarların romanları da bu çağı en iyi tasvir edenlerden…
Daha sonra acımasız kapitalizme karşı yükselen tepki olarak sosyalizmin doğuşuna sıra geliyor. Karl Marks'ın artı değer teorisi ve ekonomik çözümleme ağırlıklı temel eseri Kapital.
ABD'nin gelişmesi ve kapitalizmin gelişmesi için en önemli itici güç emperyalizmin (sömürgecilik) palazlanması… Daha sonra seri üretime geçiş, dev şirketlerin ortaya çıkması, ABD ve Almanya'nın iki rakip ekonomik güç olması, Büyük Buhran ve sonunda iki büyük dünya savaşı… Keynes ile sosyal devletin ortaya çıkışı, daha sonra liberalizm, kapitalizmin iyice vahşileşmesi ve günümüz, art arda gelen krizler…
Size kitaptan bahsedeyim derken, çaktırmadan küresel ekonomi tarihini de özetlemiş oldum. Günümüzün bunalımlarını anlamak için tarihini bilmek şart…
İşte böyle; kapitalizm bugünlerde yine bir evrim geçiriyor. Bir gün bugünlerin de tarihi yazılacak. Çünkü liberaller bir dönem burunlarından kıl aldırmazlardı. 1980'lerin sonu ve 90'lar bunların şah dönemleriydi. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” der devletin sosyal harcamalarını hiç sevmez, kamunun her işten el çekmesini, her şeyin özelleşmesini isterlerdi.
2008 küresel finansal krizi gelince dev bankalar tek tek battı. Ayakta kalanlar Amerikan Merkez Bankası'na yani devlete başvurdu. Şimdi dünyanın en büyük konut kredisi kuruluşları Freddie Mac ve Fannie Mae, en büyük bankalardan Citibank'ta kamu hakimiyeti var.
Avrupa'da devlet bankacılık sektörüne taze para enjekte etmezse hepsi zincirleme batar. Küresel finans sektörü devletin kaynaklarına muhtaç anlayacağınız…
Kapitalizmin krizleri hiç bitmez. Çünkü kapitalizmde gerektiğinden çok üretim aracı, tüketim maddeleri ve işgücü vardır. Çünkü kar hırsıyla artan bir üretim söz konusudur ve geçen yılın karıyla yatırım yaparak sürekli üretmek gerekir. O zaman da her şey “çok” olur. Çok olunca da malını satamazsın…
Neyse, bu kadar bilmişlik yeter…
Bence kapitalizmi en iyi anlatan aşağıdaki diyalogdur.
Geçen yüzyılın başlarında bir İngiliz kömür madencisinin oğlu annesine sorar:
-Neden ateş yakmıyoruz, hava soğuk.
-Kömürümüz yok. Baban işsiz, kömür alacak paramız yok.
-Babam neden işsiz?
-Çünkü çok kömür var.