“Taken” (96 Saat, 2008) filminden sonra genelde, silahların susmadığı, bol koşuşturmalı ve “yeraltı” hikâyelerinin sos niyetine kullanıldığı suç ve aksiyon filmlerinin vazgeçilmez kahramanı olarak karşımıza çıkan Liam Neeson, bu sefer de “Run All Night” (Gece Takibi, 2015) filmi ile karşımızda. Bu filmde “tüm zorlukların altından kalkabilen eski kurt” imajından kolayca kurtulamayacağımızın altını çiziyor adeta!
 
Açıkçası izlediğim her rolde, rolünü hakkını veren sağlam bir oyuncu olduğunu düşündüğüm Neeson’ı şu sıralar sadece, elinde silahı ile oradan oraya koşuşturan bedbaht eski ajan, dedektif ya da tetikçi rollerinde görmekten artık usandığımı söylemeden edemeyeceğim. “Gece Takibi” ise Neeson’ın suç ve aksiyon filmleri ile imtihanının son örneği…
 
Sinemanın En Fedakâr Babası
 
İlk uzun metraj film senaryosunu, filmin yönetmeni Scott Cooper ile birlikte “Out of the Furnace” (Kardeşim İçin, 2013) için yazan Brad Ingelsby, Liam Neeson’ın “Taken” (96 Saat, 2008) filminde kızı için yaptıklarından çok etkilenmiş olacak ki “Gece Takibi” gibi bir senaryo kaleme almış! Gerçek hayattaki halini bilemem ama sırf “96 Saat” filmine baktığımızda bile Neeson’ın ne kadar muhteşem bir baba olduğunu ve evladı için neler yapabileceğini görürüz! “96 Saat” filminde kızını kurtarmak için Paris’i birbirine katan Neeson, şimdi ise oğlunun hayatını kurtarmak için kiralık katilleri, yozlaşmış polisleri ve hatta eli her yana ulaşan bir mafya babasını bile karşısına alıyor!
 
Pek orijinal bir konuya sahip olmayan filmde, naif kısa bir girişten sonra bodoslama aksiyona dalıyoruz ve film ilerledikçe olaya dâhil olan yeni karakterlerle birlikte hikâyenin kayıp parçalarını öğreniyoruz. Her ne kadar film bol kanlı, bol cesetli iflah olmaz bir aksiyon filmi gibi gözükse de aslında özünde bir baba-oğul dramından başka bir şey değil! Hollywood’un vazgeçemediği “aile” temasının yansımasını bu kez, suç dünyasında sıkışan bir baba-oğul ilişkisi üzerinden görüyoruz.
 
Gece Boyu Süren Takibin Sonu
 
“Non-Stop” (2014) filminin aksine bu filmde yönetmen, bütün bir şehri kullanabilmenin nimetlerinden fazlasıyla faydalanmış. Film boyunca güneş ışığına hasret kalırken, başarıyla yaratılan tekinsiz ve gerilim dolu atmosfer merakımızı sürekli diri tutuyor. Senaryo her ne kadar çok fazla yenilik sunamasa da hikâye sırtını sadece aksiyona dayamadığı için ve baba-oğul hikâyesinin filme güzelce yedirilmesinden ötürü, seleflerinden birazcık ayrılan, belki de birazcık öne çıkan bir film izlemiş oluyoruz.
 
Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim! Yaşlanmış ve paslanmış bir adamın, sırf tecrübeleri sayesinde karşısına çıkan tüm yozlaşmış polisleri öldürüp bir mafya babasının krallığını çökertmesi ve bunu yaparken doğru düzgün yara almamış olmamasına inanmak pek mümkün değil açıkçası. Neticesinde Jimmy Conlon bir John Wick değil!
 
Sözün özü, dört başı mamur bir aksiyon klasiği olmasa da, Jaume Collet-Serra ve Liam Neeson ikilisinin en iyi filmleri olan “Gece Takibi”, en azından vadettiği aksiyonu karşılaması yüzünden şans verilebilecek bir yapım olabilir. Tabi beklentiyi yüksek tutmadan…
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981