Avrupa toplumlarına göre Ortadoğu ve ötesi, karanlıklar ülkesi ve barbarların yaşadığı dünyadır... Bu tavır ve davranışları; köklerini Avrupa'dan alan, Amerikan yapımı Hollywood filmlerinde sıkça görmekteyiz. Bu ifadelerin altında yatan niyet, sadece kültür-yaşam farklılıkları değil; kendi düzenleri için sömürülecek pazar arayışıdır.
Bu arayış içindeki kurgu, kendi pazarını yaratma çabası içersinde, yeni senaryolar barındırır: Uygun ortam ve şartlar... Bu şartları sağlayacak olan; kaos, bolca yalan, entrika, kan ve ölümdür... Dünya şartlarında bu duruma en uygun yerler; Afrika ve Arap yarımadasıdır. Oradaki zor şartlarda yaşayan ya da yaşadığı düşündürülen insanlara boş vaatlerle hayaller satan büyük patronlar, şişirilmiş kaos ortamı yardımıyla kendilerine pazar bulurlar. Boş hayallere kapılan az gelişmiş toplumlar; ölümün kol gezdiği, değer yargılarının hiçe sayıldığı ölüm tarlalarında yaşamaya mecbur kalırlar.
Oralarda mezar taşı olanlar şanslı; ama onların da isimleri meçhuldür...
Ölümün sessizce etrafında döndüğü topraklarda; duyarsızlık, kan ve gözyaşı Avrupa'nın değer yargı sistemine uymaz...
Basın aracılığıyla uzaklardan çığlığını duyamadığımız insanlar ile ilgili hafızamıza kazınan vahşetten başka bir şey değildir. İşine gelince medeniyet, demokrasi, özgürlük nidaları; işine gelmeyince barbarlık, insani değerler... İşte hayata ve yaşayanlara bakış farklılığı...
Bazıları için senaryonun uygulanma zamanı gelmiştir ve akan kanın durması gerekmektedir. Kimdir bu kahraman...!
Tabiki Amerika ya da İngiliz köklere sahip olmalı; dünyayı bu illetten kurtarmalı... Önce kovboy oldular, dünyayı kızılderililerden kurtardılar; sonra Kaptan Amerika, Örümcek Adam ve Süpermen...
Dikkatimizi mutlaka çekmiştir. Kahramanların kıyafetleri hep aynı renklerdedir: Kırmızı, lacivert, beyaz. Uzaydan gelen her saldırı Amerika'ya gerçekleşti. Onlar ise hep bizi koruyup kurtardılar. Ezilmişlerin yanında oldular, suça 'dur' dediler. Çocukluğumuzdan günümüze kadar belleğimize, hayallerimize; bayrakları, kahramanları ve kurtarıcı rolüyle geldiler.
Kendi yarattıkları uzaylılardan kurtardılar; yarattıkları terörü durdurmaya kalktılar; söndürmeye çalıştıkları acılar, onların yaktığı alevlerin eseriydi...
Bu yetkiyi, insanlığı kurtarma ve koruma rolünü size kim verdi?
Gerçekte bu dünyayı uzaylılar mı yoksa kahramanlar mı istila etti?
Vietnam'da özgürlük, Irak'ta, Libya'da, Suriye'de bilmem ne sebeple...
Sonuç hep aynı; kan, ölüm ve gözyaşı. Arkasında bıraktığı ise miyonlarca kaybolan hayal... Çocukluğumuzun kahramanları hayallerimizin katili mi yoksa!
Uzaylıların dünyayı istila etmediği kesin.
Merak ettiğim; (Her ağlayan, hayalleri yıkılan çocuğu gördüğümde) kahramanlar dünyayı istila etmeseydi, dünya hayallerimizdeki gibi insanın insana, doğaya değer verdiği yaşanılır bir yer olabilir miydi?