Keşke 2 oyum olsaydı...
Şunun şurasında üç beş sayılı gün kaldı. 80 binden fazla insanın yaşadığı Biga ilçesinde gazetecilik yapıyoruz, milletvekili adaylarından CHP’li Serdar Soydan ve MHP’li Enver Koç dışında merhabalaştığımız aday olmadı. Bırakınız ne dediklerini, neleri yapmayı planladıklarını bile ben bilmiyorum.
Maaşallah adaylarımız her biri mankenlik yarışına girmiş gibi... Geziyor, dolaşıyorlar, afişleri bilboardlarda; ancak ne dediklerini doğru düzgün işitene de rastlamadım.
Siyasi partilerin genel başkanlarını ekranlardan izleyip dinlemesek, seçim bildirgelerini satır satır incelemesek...
TBMM Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve bir de... Her biri bağımsız aday olsalar da terör elebaşısının gölgeleri...
Neyse ki Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası üç büyük partinin Çanakkale adaylarını salonunda topladı ve konuşturdu da, kimin ne dediğini az buçuk öğrenmiş olduk.
Çocuk oyunları spor federasyonlarının merkezi Biga ve açılışları da aynı güne rastlayınca, Çanakkale’deki dostlar davet ettikleri halde, bizzat gidip dinleme şansımı kaçırdım. Önce görevimi yapmalıydım.
Dedim ya, neyse ki konuştular ve tüm konuşmaların video kayıtlarını aynı gece, geç saatlere kadar bilgisayar başında izleyip, dinledim. Canlı dinleyen meslektaşlarımdan farkım da, Çanakkaleli işadamlarının dinlerken yüzlerindeki ifadeleri görememek...
Teşbihte hata olmaz, stadyumda maç izlemekle, Hıncal abinin televizyon başında maç izlemesi arasındaki fark gibi...
AKP’li Mehmet Daniş’in “şunu yaptık, bunu yaptık mavralarını 6 sigara ve 5 bardak çay eşliğinde uyumadan zorlukla dinledim. Çok şükür bu kez son dönemi.
CHP’li Ali Sarıbaş’ı ise ilk kez dinledim. Mahalle kahvesinde siyaset konuşan emeklilerin gözünü seveyim. Hem vallahi, hem billahi çok daha içerikli konuşuyorlar.
Bütün kabahat ÇTSO yönetiminde. Madem adayları konuşturacaksınız, konuşma sırasını kura ile belirlemek de neymiş? Ortalama bir insanın dinlediğini sağlıklı algılama süresi çok çok 45 dakika. Hele böyle ciddi hazırlığı bulunmayan konuşmacıları kürsüye çıkarırken, sıralama önemlidir. Önce boş konuşanlara söz verilir. Baktın dinleyenler uyuyor, çıkartırsın kürsüye hazırlıklı bir konuşmacı, uyandırırsın ahaliyi...
Demem o ki; MHP’li ithal kadın milletvekili adayı, Çanakkale adayları içinde en kalitelisi.
“Ulaşım Master Planı” diyor, planlamanın önemini ve Çanakkale’nin nerede önün tıkalı olduğunu anlatıyor.
Çanakkale’nin bir sınır ili olduğuna dikkat çekerek, göz göre göre unutturulmuş bir kulvarı açıyor.
Yenice ve Bayramiç’in Hakkari düzeyinde gelişmişlikte olduğu çuvaldızını gösteriyor.
“Programa almak” diyor. “Muhalefette olsak da...” diyor. “Birlikte yapabileceklerimiz var...” diyor.
GMKA gibi bölgesel kalkınma ajanslarını öyle bir pencereden değerlendiriyor ki...
“İşte bu!” diyorum.
Siyasal düşüncesini hiçbir dönem gizlememiş, ahaliyi salak yerine koyan “tarafsızlık” diye bir maskeyi asla takmamış bir gazeteci olarak not düşüyorum.
Yaşamı diyalektik bakış açısıyla değerlendiren, sosyaldemokrat anlayışa sahip bir gazeteciyim. Yazdıklarımı yıllardır okuyanlar da bunu bilerek okusun isterim.
Bizdeki gibi eksikli demokrasilerde, seçmene bir tek oy doğru değil. Her seçmen 2 oy kullanmalı. Birini siyasal görüşündeki partiye (artık genel başkanla simgeleşti), diğerini milletvekili adaylarından birine...
Kendi payıma oyumun birini CHP’ye yani Kılıçdaroğlu’na, diğerini de MHP’li ithal kadın aday Füsun Koroğlu Çorapıoğlu’na verirdim.
Bunları mizah olsun veya “Bak yine eleştirecek bir şey bulmuş” densin diye değil, siyasal ortamımızın düştüğü acıklı durum nedeniyle, bilerek not düşüyorum.
Genel başkanların aday belirlemesine ilke olarak kökünden karşı olan, adayları parti üyelerinin seçmesi gerektiğini ısrarla savunan biri sıfatıyla yazıyorum.
CHP Çanakkale’de önseçim yaptı. Sırf bu ilkesel tavrım nedeniyle, bir tek oyum var ve onu da CHP’ye vereceğim. Erbakan’ın siyasal dilimize kazandırdığı şekliyle “Kerhen” vereceğim. İkinci oyum olsaydı, içim huzurla dolu, MHP’li ithal kadın adayın olacaktı.
Çorapçıoğlu’nun, Ecevit’in başbakanlığı döneminde neden “ilk kadın müsteşar” olduğunu, kaset kepazeliği ile AKP’ye payandalık eden “Bağımsız Ülkücüler(?)” in neden “Solcu Koroğlu” dediklerini, konuşmasını dinlerken anladım.
Kalan kısa süre içinde Biga’da herhangi bir sivil toplum örgütü, adayları Bigalı karşısında konuşturur mu bilemem.
ÇTSO’daki konuşmalar sonrası, şu yazdıklarım gibi düşünen ama açık vermekten çekinen Çanakkaleli işadamları var. Bunu da gazetecilik görevi olarak belirtmeliyim.