***
Malum, Türkiye’nin ne kadar medenileştiğini, yazıp, konuşup duruyoruz. Sosyal medyada insan hakları, cinsiyet ayrımcılığı, yolsuzluk vs. konularında kaçıncı olduğumuz, daha doğrusu sondan kaçıncı olduğumuz konulu paylaşımlar dönüp duruyor, tekrarlamayalım.
Şunu söylemeden yapamayacağım; Türkiye’de genç kızların yüzde 47’si ne okulda, ne işte; evde oturuyor. Kadınların yüzde 23’ü hiç okul yüzü görmemiş ve yüzde 51’i ilkokul mezunu.
Türkiye 2006-2009 yılları arasında eğitime milli gelirin yılda ortalama yüzde 6.7’sini harcarken, yanı başımızdaki Moldova 12’sini, Bosna Hersek 11’ini harcıyor. Portekiz ve Küba ise yüzde 11.8’ini, ABD yüzde 16.2’sini…
Eğitime böyle kısıtlı bir bütçe harcanırken, 1985’ten bu yana yapılan yolsuzluğun faturası yarım Türkiye ekonomisi yapar. Ama milli gelir dikkate alındığında 66 Muşlu bir İsviçreli eder, o başka.
Yoksunluk, yoksulluk ve yolsuzluk maalesef bu ülkenin kaderi... Hepsinin kaynağı da eğitimsizlik, daha doğrusu eğitimsiz bırakılma geliyor.
İnsan Hakları Günü’nde yazıyorum, bu yazıyı... Mustafa Balbay, 4 yıl 278 gün haksız yere tutuklu kaldıktan sonra, Sincan Cezaevi’nden çıkarken, ne güzel söyledi; İnsan Haklama Günü…
Dile kolay, 4 yıl 9 ay ve 2 yıl 9 ayı hücrede tek başına… Muktedirlerin hukuku, “pardon” dedi. “Hukuksuzluk yapmışız, özgürsünüz…”
Ne olmuş biliyor musunuz? Çanakkale’de Gezi eylemlerine destek yürüyüşü sırasında sprey boyayla yola “Hükümet istifa”, “Faşizme ölüm” sloganı yazdığı iddia edilen 13 yaşındaki bir ortaokul öğrencisi hakkında, adli tıp uzmanının cezai sorumluluğu olmadığı yönündeki raporuna rağmen dava açılmış.
13 yaşındaki çocuğa sadece duvara yazı yazdığı için cezai ehliyeti olmadığı raporuna rağmen 6 yıl hapis istenmiş. İlk duruşma da 27 Kasım’da yapılmış. Çocuk, ortaokul son sınıflar için yapılan merkezi sınav nedeniyle duruşmaya katılamamış. Hâkim, öğrencinin zorla getirilmesine hükmedip, duruşmayı Ocak ayına ertelemiş.
Hukuk konusunda, skandal bir daha haber okudum, çok güldüm... Hukuk sistemi böyle çalışıyor işte bu memlekette...
Mersin’de 1. İdare Mahkemesi, kopyala-yapıştır yöntemiyle iki farklı davada da aynı karar metnini kullanmış.
Akkuyu’daki taşocağı hakkında “ÇED Gerekli Değildir kararının iptali” istemiyle açılan davada, mahkemeden konuyla ilgisi olmayan “ÇED Olumlu kararının iptal isteminin reddi” kararı çıkmış. Skandal, karar metninde dava konusunun yanlış yazılması ve önceki karardaki anlatım bozuklukları ile imla yanlışlıklarının devam etmesiyle ayyuka çıkmış.
Güler misin, ağlar mısın?