Kongresinde “mağdur olanın yanındayız” derler ama zam sağanağından bunalanları, birazcık sesini çıkaranları tekme tokat nezarete tıkarlar. İzmir'de de aynısını yaptılar. Ama gösteriler yayılıyor. Üç büyük ilde, Aydın'da Denizli'de sendikalar, sivil toplum örgütleri sürekli meydandalar…
Zam oranlarından, dünyanın en pahalı benzininden, doğalgaza yılbaşından beri yüzde 48 zamdan, her hanenin gaz ve elektriğe en az 462 TL ödemesi gerektiğinden, gıda ürünlerine zammın sırada olduğundan bahsetmeyeceğim… Zamları Balyoz Davası kararları açıklanırken ya da AKP Kongresi sırasında açıklayarak hedef şaşırtması yapmalarından da söz etmeyeceğim.
“Zamlar huzur yapılıyor” açıklaması ile de dalga geçmeyeceğim, “Dünyanın en güçlü ekonomilerinden biriyiz, 2023'e yürüyoruz, hedeflerimiz şunlar, bunlar” laflarını da ciddiye alıp, hakkında yazmayacağım.
Durum gerçekten kötüye gidiyor. Hem dünyada hem bizim de yer aldığımız bölgede savaş rüzgârları esiyor. Diğer yandan hem Türkiye ekonomisi hem de dünya ekonomisi kötüye gidiyor. Zaten ekonomik kriz uzadıkça dünya barıştan ve istikrardan uzaklaşıyor.
Hızlı bakalım:
1-Eski düşmanlar Çin ile Japonya arasında gerginlik tırmanıyor. Çin ekonomik olarak güçlendikçe genişlemeci politika izliyor. Japonya da direniyor.
2-Ortadoğu çok karışık, Suriye konusunda ABD'nin taşeronluğunu üstlendik. İngiliz BBC televizyonu Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun Suriye içinde güvenli bölge kurulması konusunda “risk almaya değeceğini” söylediğini bildirdi. Davutoğlu, daha sonra bu sözlerini yalanladı. Bilemeyiz… Ancak, Suriye ile savaş, bu ülkenin gündemine girdi, yöneticilerin kafasında var.
3-En büyük tehlike İsrail'in İran'a saldırması… Hatta kimi uzmanlar İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine saldırı düzenleme olasılığının bir geri sayıma dönüştüğünü, birkaç aya kadar gerçekleşmesinin çok ciddi olasılık olduğunu savunuyorlar. Bazı uzmanlar da İsrail'in ABD ile işbirliği yapmak için ABD'deki seçimlere kadar bekleyeceğini savunuyor. Neticede felaket adım adım geliyor.
4-Ekonomi cephesine geçelim. Bir kere küresel ekonomi ve piyasalar ABD seçimlerine kadar yapay olarak ayakta tutuluyor. ABD Merkez Bankası piyasaya trilyonlarca dolar sürerek ekonomiyi ayakta tutmaya çalışıyor. Avrupa Birliği bile Obama'nın baskısıyla bir arada duruyor. İspanya kaos içinde, bankacılık sektörü batık, sadece gelecek yıl 180 milyar Euro'ya ihtiyaç var. Yunanistan ekonomisi raydan çıktı. IMF'nin kurtarma için parası yok. AB zenginlerinin de niyeti yok. Herkes korku içinde, ne olacağı tahmin edilemediği için Yunanistan ne AB'den ne de Euro'dan çıkacak. AB kesinlikle bir çözümsüzlük sürecine doğru gidiyor.
Gelelim Türkiye ekonomisine… Rakamları bir kenara bırakalım. En basit yoldan anlatalım. Türkiye'ninki tamamıyla sıcak paraya bağımlı bir ekonomi… Milli gelirin onda birine ulaşan cari açığa rağmen işler iyi gidiyor gibi gözüküyordu. Çünkü döviz girişi artıyor, rekorlar kıran cari açık da bu yolla finanse ediliyordu. Borç ekonomisinin sürmeyeceği anlaşıldı, frene basıldı. Artık deniz bitti, dünya ekonomisi yavaşlıyor, biz de bundan etkileniyoruz. Hem durgunluk hem de zamların sonucunda enflasyon dönemine giriyoruz. Enerji fiyatlarının yanı sıra gıda fiyatları da yükselecek.
Ekonomi yavaşlayacak, enflasyon yükselecek, küresel krizin şiddetlenmesi nedeniyle sıcak para kaçışı hızlanacak.